Thursday, October 19, 2006

XII. HAFTA - TICARI DEFTERLER

TICARI ISLETME HUKUKU

TICARI DEFTERLER ”

XII . HAFTAYA KONU

YARGITAY KARARLARI

TİCARİ DEFTERLER



MERCİİ

E. YIL

E. NO

K. YIL

K. NO

KARAR TARİHİ


1

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

2004

11-69

2004

91

18.02.2004


2

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

2003

1220

2004

136

19.01.2004


3

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2003

154

2003

5857

02.06.2003


4

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

2003

11-141

2003

140

05.03.2003


5

YARGITAY

13 . HUKUK DAİRESİ

2002

13333

2003

1875

25.02.2003


6

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

2002

19-753

2002

661

02.10.2002


7

YARGITAY

13 . HUKUK DAİRESİ

2002

2710

2002

4688

26.04.2002


8

YARGITAY

11.HUKUK DAİRESİ

1999

1008

1999

3014

19.04.1999


9

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

1996

15-47

1996

197

20.03.1996


10

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

1982

11-852

1984

788

05.10.1984




T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/19-753

K. 2002/661

T. 2.10.2002

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Bakiye Alacak için Yapılan Takibe Herhangi Bir Borç Bulunmadığı Belirterek Borca ve Ferilerine İtiraz Edilmesi )

• TİCARİ DEFTERLER ( Dayanan Yararına Delil Olarak Kabul Edilebilmesi için Usulüne Uygun Tasdikinin ve Defterdeki Kayıtların Dayanağını Oluşturan Belgelerin Mevcut Olmasının Gerekmesi )

• KAPANIŞ TASDİKİ ( Ticari Defterlerin Dayanan Yararına Delil Olarak Kabul Edilebilmesi için Usulüne Uygun Tasdikinin Gerekmesi )

• TİCARİ DEFTERLERİN LEHE DELİL OLARAK KABUL EDİLMEMESİ ( Bu gibi Durumlarda Eğer İleri Sürülen Alacağın Varlığı Dayanak Belgelerle Kanıtlanabiliyorsa Hüküm Altına Alınmasının Gerekmesi )

1086/m.288

6762/m.69,82

ÖZET : Ticari defterlerin dayanan yararına delil olarak kabul edilebilmesi için TTK.nun 69. maddesinde öngörülen usule uygun tasdikinin mevcut olması ve ayrıca defterdeki kayıtların dayanağını oluşturan belgelerin de mevcut olması ve TTK.nun ilgili diğer hükümlerinde aranan öteki koşullarında gerçekleşmiş bulunması şarttır. Bu koşulları taşımayan defterlerin TTK.nun 82 ve sonraki maddeleri anlamında davacı yararına delil oluşturmasına hukuken olanak yoktur. Bir tacirin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı için lehine delil olarak kabul edilmediği hallerde dahi eğer ileri sürülen alacağın varlığı dayanak belgelerle kanıtlanabiliyorsa hüküm altına alınması gerekir. O halde sunulan sevk irsaliyelerinde malı teslim alan ve imzaları bulunan kişilerle kendileri arasında imzaları kendisini bağlayacak nitelikte her hangi bir akdi ilişki bulunup bulunmadığının ve imzaların bu kişilere ait olup olmadığının sorulup saptanması ve söz konusu malların davalıya teslim edildiğini göstermesi halinde anılan irsaliye ve faturaların davalıya tebliğ edilip edilmediği hususunun ayrıca araştırılması tebliğ edildikleri halde yasal süre içerisinde itiraza uğramadıklarının belirlenmesi halinde sadece davalıya teslim olundukları ve ilgili fatura münderecaatlarının davalı itirazına uğramadığı bu yolla saptanan mal bedelleriyle sınırlı olmak üzere alacağın subutuna sonuçta itirazın iptaline karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 6. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26.10.1999 gün ve 1998/1719-1999/1160 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 17.9.2001 gün ve 2001/4668-5670 sayılı ilamı ile; ( ... Davacı, davalı ile aralarında bir cari hesap ilişkisi bulunduğunu bildirerek bu ilişkiden kaynaklanan bakiye alacak için takip yapmış, davalı davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını belirterek borca ve ferilerine itiraz etmiştir.

Mahkemece davacının davalıya mal satıp teslim ettiğine dair temel ilişkiyi HUMK. nun 288. maddesi gereğince kanıtlayamadığı, yemin deliline de dayanmadığı, davacı ticari defterlerinin kapanış tasdikleri de olmadığından TTK'nun 85.maddesi gereğince lehine delil olarak kabul edilemeyeceği gerekçeleri ile kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

Alınan bilirkişi kurulu raporunda davacı şirketin ibraz ettiği noter tasdikine tabi kanuni defterler ile bunların dayanağı yardımcı defter, kayıt ve belgelerin birbirlerini teyit eder mahiyette oldukları belirtildikten sonra 1997 yılına ait yevmiye defteri ve envanter defterinin kapanış tasdiklerinin olmadığı bu hususun mahkemenin takdirinde bulunduğu açıklanarak sonuç olarak davacının 10.12.1997 tarihi itibarıyla 882.578.850.-TL alacaklı olduğu bildirilmiştir. Davacı vekili temyiz dilekçesi ekinde ticari defterlerinin 27.1.1998 tarih ve 4911 Yevmiye nolu kapanış tasdikine ilişkin Beyoğlu 25. Noterliğinin 17.11.1999 tarihli tasdikli suretini ibraz etmiştir. Bu durumda açıklanan bu yön ve cari hesap ilişkisi üzerinde yeterince durularak, toplanan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken ve hükmün bu nedenlerle bozulması icap ederken ilamda yazılı gerekçe ile onandığı anlaşıldığından, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili, açık hesap ilişkisine dayalı olarak, ödenmeyen borç için davalı hakkında icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürmüş ve itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacıya borcu bulunmadığını, çek de vermediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.

Yerel mahkemenin, temel ilişkinin davalı tarafından inkar edilmesi nedeniyle, davacının davalıya mal sattığını ve teslim ettiğini yasal ve yazılı delillerle kanıtlaması gerektiği, davacının temel ilişkiyi yazılı delille kanıtlayamadığı, yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir delil de sunmadığı, yemin deliline ise dayanmadığı; kapanış tasdiklerinin bulunmadığı bilirkişilerce saptanan davacı defterlerinin davacı lehine delil oluşturmayacağı gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar, Yüksek Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur. Hemen belirtilmelidir ki, davacı şirketin, davaya konu alacağın ilişkin bulunduğu 1997 yılı Yevmiye ve Envanter Defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunmadığı, uzman bilirkişilerce düzenlenen 23.9.1999 havale tarihli bilirkişi raporuyla saptanmış, davacı vekili de, bu rapora bir itirazı bulunmadığını 26.10.1999 tarihli duruşmada imzasıyla beyan etmiştir. Davacı vekilinin temyiz dilekçesi ekinde sunduğu 17.11.1999 tarihli noter belgesi de, ticari defterlerin tasdikini düzenleyen TTK. nun 69. maddesinde öngörülen usule uygun bir tasdiki ifade etmemektedir. Kaldı ki, defterlerinin davacı yararına delil olarak kabul edilebilmesi için, usulüne uygun tasdikin mevcut olması dahi tek başına yeterli değildir; defterlerdeki kayıtların dayanağını oluşturan belgelerin de mevcut olması ve yine TTK. nun ilgili diğer hükümlerinde aranan öteki koşulların da gerçekleşmiş bulunması şarttır. O halde, somut olayda anılan defterlerin TTK. nun 82. ve sonraki maddeleri anlamında davacı yararına delil oluşturmasına hukuken olanak yoktur.

Dolayısıyla, Yerel Mahkemenin bu yöne ilişkin direnme gerekçesi yerinde olup, Özel Daire bozma kararının buna değinen bölümü açıklanan nedenle yerinde görülmemiştir. Keza, takip talebinde açık hesap ilişkisine dayanıldığı halde, bozma gerekçesinde, taraflar arasında bir cari hesap ilişkisi bulunduğunun ifade edilmesinin de maddi hataya dayalı bulunduğu kabul edilmiştir.

Bu noktada, şu da belirtilmelidir ki, bir tacirin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı için lehine delil olarak kabul edilemediği hallerde dahi, eğer, ileri sürülen alacağın varlığı dayanak belgelerle kanıtlanabiliyorsa, hüküm altına alınması gerekir.

Somut olayda davacı, ticari defterler yanında, faturalar ve sevk irsaliyelerine de dayanmış, bunların fotokopilerini dosyaya, asıllarını da inceleme sırasında bilirkişi kuruluna ibraz etmiş; dosyaya sunulan fotokopilerin asıllarına uygun oldukları, 23.9.1999 havale günlü bilirkişi raporunda açıklanmıştır.

Sunulan sevk irsaliyelerinin bir kısmında, irsaliyelere konu malların teslim alındığına dair isim ve imzalar, bir kısmında sadece imzalar mevcuttur. Bazılarında ise "teslim alan" hanesi boş bulunmaktadır.

Mahkemece, davacının dayanıp sunduğu bu sevk irsaliyeleri hakkında davalının beyanı sorulmamış; davalı da bu konuda kendiliğinden bir açıklama yapmamıştır.

Hal böyle olunca, mahkemece yapılması gereken iş, gerektiğinde isticvap yoluna da gidilmek suretiyle, "teslim alan" hanelerinde isimle birlikte imza veya sadece imza bulunan sevk irsaliyeleri tek tek davalıya gösterilip, öncelikle, irsaliye tarihleri itibariyle, söz konusu hanelerde isimleri yer alan kişilerle kendisi arasında, ( imzalarıyla kendisini bağlayacak nitelikte ) herhangi bir akdi ilişki bulunup bulunmadığının ve imzaların bu kişilere ait olup olmadığının; sadece imza bulunan irsaliyeler yönünden ise, bu imzaların kimlere ait olduklarının; imza sahiplerini biliyorsa, yine bu kişilerle kendisi arasında anılan şekilde bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının sorulup saptanması, buna ilişkin beyanının tutanağa geçirilip imzalatılması; davacıdan da, aynı konularda beyan ve delillerinin sorulup toplanması, bu yöntemle ulaşılacak sonucun, söz konusu malların davalıya teslim edildiğini göstermesi halinde, anılan irsaliyelerin ilişkin bulunduğu faturaların davalıya tebliğ edilip edilmediği hususunun da ayrıca araştırılması; tebliğ edildikleri halde yasal süre içerisinde itiraza uğramadıklarının belirlenmesi halinde; sadece, davalıya teslim olundukları ve ilgili fatura münderecatlarının davalı itirazına uğramadığı bu yolla saptanan mal bedelleriyle sınırlı olmak üzere, alacağın sübutuna, sonuçta da itirazın iptaline karar vermektir.

Eksik incelemeyle yazılı şekilde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 2.10.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/154

K. 2003/5857

T. 2.6.2003

• ZAYİİ BELGESİ ( Faturalar ve Makbuz Suretlerinin Hırsızlığı Nedeniyle - İredesi Dışında Olması/Kusur İzafe Edilememesİ )

• TACİRİN DİKKAT VE İHTİMAM GÖSTERME GEREĞİ ( Faturalar ve Makbuz Suretlerinin Çalınması - İredesi Dışında Olması/Kusur İzafe Edilememesi )

• FATURA VE MAKBUZ SURETLERİNİN ÇALINMASI ( Zayii Belgesi Alınması - İredesi Dışında Olması/Kusur İzafe Edilememesi ) )

6762/m. 68

ÖZET :Davacı vekili hırsızlık sonucu şirket defterleri, faturalar ve makbuz suretlerinin çalınmış olduklarını ileri sürerek, zayii belgesi verilmesini talep etmiştir.T.T.K.da "Yangın, su baskını veya yer sarsıntısı" örnekleri tahdidi bir düzenleme içerisinde yer almamış, "gibi" sözcüğünden de anlaşılacağı üzere, tacirin elinde olmayan benzer olaylar da maddenin kapsamında düşünülmüştür. Bu itibarla davacıya kusur izafe edilemeyecek olan hırsızlık fiillerinin de bu kapsamda kabulü gerekir. Buna göre, tacirin, bir taraftan defterlerin korunması amacıyla gereken dikkat ve ihtimamı göstermiş bulunması, diğer taraftan da ziyaa uğramanın onun iradesi dışında meydana gelmiş olması gerektiği gibi somut olayın özelliğinin de dikkate alınması gerekirken aksi şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

DAVA : Hasımsız olarak görülen davada Ankara Asliye 6.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 06.11.2002 tarih ve 2002/120 - 2002/600 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirketin deposuna giren hırsızların muhtelif eşya yanında şirket defterleri, faturalar ve makbuz suretlerini çalmış olduklarını ileri sürerek, zayii belgesi verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, iddia, ve dosyadaki belgelere göre, hırsızlık fiilinin T.T.K.'nun 68 maddesinde sayılan olaylardan olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, T.T.K.nun 68.maddesine dayalı olarak zayi belgesi istemine ilişkindir.

Mahkemece hırsızlık fiilinin T.T.K.nun 68.maddesinde sayılan olaylardan olmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de anılan gerekçe yerinde değildir. Zira, H.G.K.nun 05.10.1984 tarih 1982/11-852 Esas, 1984/788 sayılı kararında da belirtildiği üzere, T.T.K.nun 68/4 maddesindeki "Yangın, su baskını veya yer sarsıntısı" örnekleri tahdidi bir düzenleme içerisinde yer almamış, "gibi" sözcüğünden de anlaşılacağı üzere, tacirin elinde olmayan benzer olaylar da maddenin kapsamında düşünülmüştür. Bu itibarla davacıya kusur izafe edilemeyecek olan hırsızlık fillerinin de madde kapsamında olacağının kabulü gerekir. Buna göre, tacirin anılan maddeden yararlanabilmesi için, bir taraftan defterlerin korunması amacıyla gereken dikkat ve ihtimamı göstermiş bulunması, diğer taraftan da ziyaa uğramanın onun iradesi dışında meydana gelmiş olması gerektiği gibi somut olayın özelliğinin de dikkate alınması gerekmektedir.

O halde mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda işin esasına girilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.06.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/13333

K. 2003/1875

T. 25.2.2003

• ALACAK DAVASI ( Davacının Ürettiği Mantarları Davalıya Sattığı Fakat Satış Bedelini Alamadığından Bahisle Açmış Olduğu Alacak Davası Olması )

• TİCARİ DEFTER ( Ticari Defterin Delil Mahiyetinin Yanlız Tacirler Arasında Hüküm İfade Etmesi )

• TACİR ( Davacının Tacir Olmadığının Tespit Edilmiş Olması )

• MANTARLARIN ŞİRKET NAM VE HESABINA ALINDIĞININ KABUL EDİLMESİ ( Hayatın Olağan Akışı ve Toplanan Delillerden Bu Sonuca Varılabilir Olmasının Gözetilmesi )

• DAVA KONUSU KAYITLARIN UYUMLU OLMASI ( Davalı Şirketin İsim ve Adresinin Bulunduğu Belgedeki Kayıtlar ile Müstahsil Mal Alım Kartındaki Kayıtların Uyumlu Olduklarının Tespit Edilmesi )

6762/m.82

ÖZET : Ticari defterler TTK. 82 maddesi gereğince ancak tacirler arasındaki uyuşmazlıklarda delil niteliğini taşır.Davacının tacir olduğu iddia ve kanıtlanmış değildir. Bu nedenle davalı defterlerindeki kayıtlar davacı aleyhine delil olmaz.

Davada dayanılan ve üzerinde davalı şirketin isim ve adresinin bulunduğu belgedeki kayıtlar, müstahsil mal alım kartındaki kayıtlarla uyum içerisinde olduğundan davaya konu mantarların davalı şirket nam ve hesabına alındığının kabulünü zorunlu kılar. Kaldı ki, alınan mantarların miktarı da göz önünde bulundurulduğunda bu miktar malın Şoför tarafından kendi adına alınması, hayatın olağan akışına ters düşer toplanan bu deliller karşısında mahkemece alınan mantar bedeli olan 1.906.140.000 TL.nın tahsiline hükmedilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, ürettiği mantarları davalıya sattığını, davalının satış bedelini ödemediğini ileri sürerek 1.906.440.000 Tl. mantar bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davacının iddiasını ispat açısından davalının defter ve kayıtlarına dayandığı incelenen defter ve kayıtlarda davalıya mal teslimin gözükmediği, davalı şirkette şoför olarak çalışan ve mantarları teslim alan şahısların şirketin yetkisiz temsilcisi durumunda oldukları, davalının bu şoförlere mantar alımı konusunda yetki vermediği, bu nedenle şoförleri tarafından imzalanan kartın, altında imzası bulunmayan davalıyı bağlamayacağı, dayanılan bilgisayar kaydı altında da davalının imzası olmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Her ne kadar mahkeme kararının da diğer gerekçelerin yanında davalıya ait defter ve kayıtların incelenmesinden davacının davaya konu malları teslim ettiği hususunun ispatlanamadığı gerekçe gösterilmiş ise de, ticari defterler TTK. 82 maddesi gereğince ancak tacirler arasındaki uyuşmazlıklarda delil niteliğini taşır. Davacının tacir olduğu iddia ve kanıtlanmış değildir. Bu nedenle davalı defterlerindeki kayıtlar davacı aleyhine delil olmaz. Öte yandan mahkemenin de kabulünde olduğu gibi davada dayanılan müstahsil mal alım kartında imzası bulunan kişiler, davalı çalışanı olup, bu kartı imzalayanlardan tanık olarak dinlenen İrfan Soylak ve adem Sort davaya konu mantarları davacıdan davalı şirket adına aldıklarını ve malı davalıya teslim ettiklerini beyan etmişlerdir. Davalının satış müdürü olan diğer tanık ali Metin Dokutan ise mantarları şoförleri aracılığı ile toplattıklarını, davada dayanılan müstahsil mal alım kartının davalı şirkete ait olduğunu ve bu kartlarında mal alımı sırasında şoförlerce alınan mantar miktarı yazıldıktan sonra karşısına imza atıldığını, beyan etmiştir. Davalı vekili, bu tanıkların dinlendiği 30.4.2002 günlü oturumda, tanıklar dinlendikten sonra şoförlerin mantarları kendi adlarına aldıklarını ve yetkisiz temsilci olduklarını, bu nedenle de kendilerinin borçtan sorumlu bulunmadıklarını beyan etmiş, anılan belgeyi imzalayan şahısların şirket çalışanı olmadıkları yönünde bir itirazı olmamıştır. Diğer taraftan davada dayanılan ve üzerinde davalı şirketin isim ve adresinin bulunduğu belgedeki kayıtlar, müstahsil mal alım kartındaki kayıtlarla uyum içerisinde olduğundan davaya konu mantarların davalı şirket nam ve hesabına alındığının kabulünü zorunlu kılar. Kaldı ki, alınan mantarların miktarı da göz önünde bulundurulduğunda bu miktar malın Şoför tarafından kendi adına alınması, hayatın olağan akışına ters düşer toplanan bu deliller karşısında mahkemece alınan mantar bedeli olan 1.906.140.000 TL.nın tahsiline hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 25.2.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/2710

K. 2002/4688

T. 26.4.2002

• ALACAK DAVASI ( Murisin Davalının Muhasebecisi Olarak Hizmet Vermesi Rağmen 2001 Yılı Muhasebe Ücretinin Ödenmemesi )

• TİCARİ DEFTERLERİN DELİL OLARAK KABUL EDİLMESİ ( Kural Olarak Ticari Defterlerin Tacirler Arasında Çıkan Uyuşmazlıklarda Delil Olarak Kabul Edilmesi )

• DEFTERLERİN SAHİBİ LEHİNE DELİL OLMASI ( Defterlerin Usulüne Uygun Tutulması-Yasada Öngörülen Açılış ve Kapanış Tasdiklerinin Süresinde Yapılmış Olmasının Gerekmesi )

• DEFTER SAHİBİNE TAMAMLAYICI YEMİN YAPTIRILMASI ( Defter Sahibi Lehine Hükme Elverişli Görülmüşse Kanaatın Kuvvetlendirilmesi için O Kaydın Doğru Olduğuna Dair Defter Sahibine Yemin Yaptırılması )

6762/m.70,82,83

ÖZET : Kural olarak ticari defterler tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda delil olarak kabul olunur. Ticari defterlerin sahibi lehine delil olabilmesi için, usulüne uygun tutulması, yasada öngörülen açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapılmış olması gerekir. Kapanış tasdikinin yaptırıldığı konusunda bir araştırma yapılmadığından, davalının yevmiye defterindeki ödemeye ilişkin kayıt esas alınamaz. Ayrıca, mahkeme defter içindekileri sahibi lehine hükme elverişli görmüşse, kanaatını kuvvetlendirmek için o kaydın doğru olduğuna dair defter sahibine tamamlayıcı bir yemin yaptırmalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacılar, murisleri Eyüp B'nun davalının muhasebecisi olarak ölüm tarihi 12.11.2000'e kadar hizmet verdiğini ancak 2000 yılı muhasebe ücretinin ödenmediğini bildirerek 618.000.000 TL.nın dava tarihinden yasal faizi ile ödetilmesini istemişlerdir.

Davalı, davacıların murisinin 2000 yılında muhasebe hizmetlerini yaptığını ve ücretinin kendisine ödendiğini ancak makbuz verilmediğini, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 51.500.000 TL.nin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Davacıların murisinin, davalının muhasebecisi olarak hizmet verdiği tartışmasızdır. Ücreti ödediğini savunan davalının, bu savunmasını yasal delillerle kanıtlaması gerekir. TTK. 82. maddesi gereğince, kural olarak ticari defterler tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda delil olarak kabul olunur. TTK. 83/2. maddesi gereğince de taraflardan biri hasmın ticari defterlerinin münderecatını kabul edeceğini beyan edebilir. Bu halde taraflardan birisinin ticari defterlerindeki kayıtlar esas alınıp sonuca gidilebilir. Mahkemece davacılar vekilinin 3.4.2001 tarihli celsedeki beyanı gözetilerek davalı defterleri incelenmiş ve burdaki borcun ödendiğine dair kayıt esas alınarak sonuca gidilmiştir. Oysa ticari defterlerin sahibi lehine delil olabilmesi için usulüne uygun tutulması, yasada öngörülen açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapılmış olması gerekir. Bilirkişi, davalının sadece yevmiye defterini incelemiş, yevmiye defterinin açılış tasdikinin yaptırıldığı belirtilmişse de, TTK. 70/son maddesi gereğince kapanış tasdikinin yaptırıldığı konusunda bir araştırma yapılmamıştır. Bu haliyle davalının yevmiye defterindeki ödemeye ilişkin kayıt esas alınamaz. Öte yandan TTK. 83/1. maddesi gereğince, mahkeme defter münderecatını sahibi lehine hükme medar görmüşse kanaatını kuvvetlendirmek için o kaydın doğru olduğuna dair defter sahibine tamamlayıcı bir yemin yaptırması gerekir. Mahkemece bu usuli işlemde yapılmamıştır. Bu durumda; davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde yukarda açıklandığı üzere inceleme ve işlem yaptırılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 26.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/1220

K. 2004/136

T. 19.1.2004

• ÇEKİN KARŞILIKSIZ KALMASI ( Kural Olarak Borcun Tasfiyesine Yönelik Olarak Verildiğinin Kabulü Gereği - Çekin Davalının Ticari Defterinde Kayıtlı Olmamasının Tek Başına Karşılıksız Kaldığını Kanıtlamaya Yeterli Olmadığı )

• SONRADAN ALINACAK MAL KARŞILIĞINDA ÇEK VERİLMESİ ( Çekin Sipariş Edilen Mal Karşılığında Avans Olarak Verilmesi Malın İse Teslim Edilmemesi - Çekin Karşılıksız Kaldığı İddiasının Usulüne Uygun Delillerle Kanıtlanması Gereği )

• YEMİN ( Dava Dilekçesinin Deliller Bölümünde Vesair Yasal Deliller Denildiğinden Yemin Deliline Dayanıldığının Kabulü Gereği - Davacının Davalıya Yemin Teklifine Hakkı Bulunduğu Hatırlatılıp Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği )

6762/m. 692

1086/m.337

ÖZET : Çek bir ödeme vasıtası olup kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerekir. Davacının bu karinenin aksine olarak, çekin sipariş edilen mal karşılığı avans olmak üzere verildiği ancak mal teslim edilmediği için karşılıksız kaldığı yolundaki iddiasını usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekir. Çekin davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmaması tek başına karşılıksız kaldığını kanıtlamaya yeterli değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan sonradan alınacak mal karşılığı önceden çek verdiğini, mal alınmadığı için bedelsiz kalan çekin takibe konduğunu belirterek, 27.2.2001 tarihli, 1.650.000.000.- TL. bedelli çekden dolayı borçlu olmadığının tesbitine, takibin durdurulmasına ve %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin çek bedelini davacıya borç olarak verdiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, bir tacirin alacak ve borçlarının ticari defterlerinde kayıtlı olmasının asıl olduğu, davacının davalının ticari defterlerine dayandığı, davalı vekilinin ise müvekkilinin defterlerinde bu hususta herhangi bir kayıt olmadığını belirtmesi üzerine çekin bedelsiz kaldığı savına değer verildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Çek bir ödeme vasıtası olup kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerekir. Davacının bu karinenin aksine olarak, çekin sipariş edilen mal karşılığı avans olmak üzere verildiği ancak mal teslim edilmediği için karşılıksız kaldığı yolundaki iddiasını usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekir. Çekin davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmaması tek başına karşılıksız kaldığını kanıtlamaya yeterli değildir. Bu durumda mahkemece davacının dava dilekçesinin deliller bölümünde "v.s. yasal deliller" demek suretiyle yemin deliline de dayandığı gözetilerek davalıya yemin teklifine hakkı bulunduğu hatırlatılıp sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasında bir isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 19.1.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1982/11-852

K. 1984/788

T. 5.10.1984

• TİCARİ DEFTERLERİN ÇALINMASI NEDENİYLE ZAYİ BELGESİ TALEBİ ( Tacirin Defterlerin Saklanması İçin Gerekli Özen ve İhtimamı Göstermemiş Olması )

• DEFTERLERİN SAKLANMASI İÇİN GEREKLİ ÖZEN VE İHTİMAMI GÖSTERMEYEN TACİR ( Hırsızlık Sonucu Yitirilen Defterler İçin Zayi Belgesi Talebi )

• ARABADA TAŞINIRKEN ÇALINAN TİCARİ DEFTERLER İÇİN ZAYİ BELGESİ TALEBİ ( Tacirin Gerekli Özeni Göstermemesi Nedeniyle Talebin Reddi )

• ZAYİ BELGESİ VERİLEBİLMESİNİN ŞARTLARI ( Hırsızlık Sonucu Yitirilen Defterler İçin )

6762/m.68

ÖZET : Hırsızlık sonucu yitirilen defterler için gereken dikkat ve özeni göstermeyen tacire zayi belgesi verilmez. Zayi belgesi verilebilmesi için tacirin, defterlerin korunmasına yönelik gereken dikkat ile özeni göstermiş olması ve kaybın kendi iradesi dışında elinde olmayan bir nedenle meydana gelmiş olması zorunludur.

DAVA : Taraflar arasındaki "tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Adana Beşinci Asliye Hukuk Mahkemesi`nce davanın kabulüne dair verilen 20.4.1981 gün ve 90-242 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi`nin 14.12.1981 gün ve 3656-5419 sayılı ilamıyla; ( ... 1 - Her ne kadar TTK. 68/f-4 hükmüne göre; ( ticari defterlerin ziyaa uğradığı belgesine ilişkin ) istekler hasımsız, diğer bir deyişle "nizasız kaza" yolu ile açılıp incelenmekte ise de, bu olayda davacılar, kendilerine ( Maliye Bakanlığı`na izafeten Adana Defterdarlığı`nı ) hasım kabul edip davayı adı geçen idari teşekkül aleyhine açtıklarına göre, davalı durumundaki bu teşekkülün aleyhine verilen hükmü temyiz etme hakkı bulunduğunun kabulü ile işin esasının incelenmesi gerekmiştir.

2 - Davacılar TTK. hükümlerine göre usulüne uygun bir şekilde tutup belirli süre içinde de muhafaza ile yükümlü bulundukları ticari defterlerini özel arabalarının arkasında taşıdıkları bir sırada çaldırdıklarını iddia etmişlerdir. TTK. nun 68/f-4 hükmüne göre zayi belgesinin verilebilmesi hali ( yangın-su baskını veya yer sarsıntısı ) gibi afet hallerine inhisar ettirilmiş bulunmaktadır. Olayda ise, davacılar sadece ticari defterlerinin hırsızlık suretiyle özel arabalarından alındığını iddia etmişlerdir. Dosya muhtevasına göre, davacıların daha önceki yıllarda da aynı iddiayı ileri sürmek suretiyle zayi belgesi istedikleri anlaşılmaktadır.

Dava konusu olaydaki hırsızlık iddiasının, TTK.nun yukarda söz konusu ( afet hallerinden ) kabul edilmesi mümkün olmadığından kararın davalı idare lehine bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı Hazine vekili.

Hukuk Genel Kurulu`nce incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Davanın konusu ticari defterlerin hırsızlık sonucu zayi olduğunun tesbiti ile bu hususta belge verilmesi isteğinden ibaret olup Defterdarlık aleyhine açılmıştır.

TTK.nun 68/1. maddesi hükmünce "Defter tutmak mecburiyetinde bulunan kimse ve işletmeye devam eden halefleri, defterleri son kayıt tarihinden ve saklanması mecburi olan diğer hesap ve kağıtları tarihlerinden itibaren on yıl geçinceye kadar saklamaya mecburdurlar". Aynı maddenin son fıkrası da şu düzenlemeye yer vermiştir: "Bir tacirin saklamakla mükellef olduğu defter ve kağıtları yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet sebebiyle ve kanuni müddet içinde ziyaa uğrarsa tacir ziyanı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yerin selahiyetli mahkemesimden kendisine bir vesika verilmesini isteyebilir. Mahkeme lüzumlu gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir. Böyle bir vesika almamış olan tacir defterlerini ibrazdan kaçınmış sayılır".

Hukuk Genel Kurulu`ndaki görüşmeler sırasında önce görev yönü üzerinde durulmuş, tesbit davası sonucunda alınacak belgenin ilerde adli yargıda açılacak bir eda davasında da dayanak yapılabileceği gözetilerek mahkeminin görevli olduğu; ayrıca yerleşmiş Yargıtay Kararlarında da benimsendiği üzere kararın temyiz kabiliyetini haiz olup davalının temyizce de hukuki yararının bulunduğu sonucuna varılmış ve bunu takiben işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

Önce şu husus belirtilmelidir ki, metni yukarıya aynen alınan hükümdeki "yangın, su baskını veya yer sarsıntısı" örnekleri tahdidi bir düzenleme içerisinde yer almamış, "gibi" sözcüğünden de anlaşılacağı üzere tacirin elinde olmayan benzer olaylar da maddenin kapsamında düşünülmüştür. Tacirin 68. maddenin son fıkrasından yararlanabilmesi için bir taraftan defterlerin korunması amacıyla gereken dikkat ve ihtimamı göstermiş bulunması, diğer taraftan da ziyaa uğramanın onun iradesi dışında, elinde olmayan bir nedenle meydana gelmiş olması zorunludur: Genel bir kural konulamamakla beraber cereyan ettiği yer ve şartlar itibarıyla bir ( hırsızlık ) olayı sözü edilen madde kapsamında düşünülebileceği gibi, gene başka yer ve başka koşullar altında düşünülmeyebilir de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`nun 19.9.1970 gün ve esas 1967/T-63, karar 1970/442 sayılı kararında ticari defter ve belgelerin saklanmakta olduğu kasanın gece büroya giren hırsızlar tarafından çalınması olayında tacirin defter ve belgeleri saklamakta kusurlu olmadığı, aksine kasada saklamak suretiyle gerekli ihtimamı gösterdiği gerekçesiyle cereyan eden hırsızlık olayı 68/son madde kapsamında düşünülmüştür.

Davaya konu olayda ise; ticari defter ve belgeler otomobilin içerisine konulmuş ve buradan çalındığı iddia olunmuştur. Şu husus da belirtilmelidir ki davacı davaya esas olan hırsızlık olayından birkaç yıl önce de aynı mahiyette bir iddia ile 68. maddeye dayanarak bir dava açmıştır. Kısaca özetlenen bu durum; 68. maddenin getirdiği örnekler ölçüsüyle değerlendirildiğinde davacının bu maddenen yararlanabileceği kabul edilemez. Mahkemece, bu nedenlerle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 5.10.1984 günü yapılan ikinci görüşmede salt çoğunlukla karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1996/15-47

K. 1996/197

T. 20.3.1996

• TİCARİ DEFTERLERİN SAHİBİ LEHİNE DELİL DEĞERİ

• DEFTER KAYITLARININ DAYANAĞI BELGELER

• YEMİN TEKLİF HAKKININ HATIRLATILMAMASI

• TAMAMLAYICI YEMİN

6762/m.66,83

ÖZET : Ticari defterlerin delil gücü taşıması için, gerçek ve tüzel kişi tacirlerin tutmakla yükümlü olduğu defterlerinden tasdike tabi olanlarının açılış ve kapanış tasdiklerini yaptırmaları yeterli değildir. Defterdeki kayıtların dayanağı belgeleri yoksa, defter sahibince tekyanlı düşülen kayıtlar lehe delil niteliğini kaybedip, karşı tarafı bağlamaz.

Tamamlayıcı yemin yaptırılmadan, ticari defterlerin sahibi lehine delil kabulü ile hüküm tesisi de isabetsizdir.

DAVA ve KARAR : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.11.1993 gün ve 150-1550 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 28.11.1994 gün ve 3012-7082 sayılı ilâmı;

( ...Mahkemece davacının iddia ettiği gibi davalıdan alacağı olup olmadığının saptanması için taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan 18.6.1993 tarihli raporda ; dava konusu olan faturalar bedeli davalı yanın usulünce tutulan defter durumuna göre ödenmiş görüldüğünden davanın reddine karar verilmiştir.

T.T.K.nun 66 ve devamı maddelerinde düzenlenen ticari defterlerin delil gücü taşıması için gerçek ve tüzelkişi tacirlerin tutmakla yükümlü olduğu defterlerinden tastike tabi olanlarının açılış ve kapanış tastiklerini yaptırmaları yiterli değildir. Açılış ve kapanış tastikleri süresinde yapılsa dahi, ticari deîterdeki kayıtların dayanağı belgeleri yoksa, defter sahibince tek yanlı düşülen kayıtlar lehe delil niteliğini kaybedip karşı tarafı bağlamaz. Somut uyuşmazlıkta bilirkişi raporundan, davalının defter kayıtlarındaki nakit, çek ve virman suretiyle davacıya yapılan ödemelerin bir belgeye dayanıp dayanmadığı açık olarak anlaşılmamaktadır.

Bu durumda mahkemece; davalının defter kayıtlarındaki ödemeler konusunda davacı ayrıntılı şekilde isticvap olunmalı, ödemeler bir belgeye dayanıyorsa bunların davacıyı bağlayıcı olup olmadığı saptanmak, davacı yanın kabul etmediği ve bağlayıcı belgeye dayanmayan ödeme kayıtlarının defter sahibi lehine delil gücü olamayacağı gözetilip, davalınm davacıya yemin teklif hakkı hatırlatılarak sonucuna uygun bir karar verilmelidir.

Öte yandan, T.T.K.nun 83.maddesinde öngörülen tamamlayıcı yemin yaptırılmaksızın mahkemece davalı defter kayıtları nazara alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi de kabul şekli bakımından doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI :

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykındır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itırazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1999/1008

K. 1999/3014

T. 19.4.1999

• TİCARİ DEFTERLERİN SAHİBİ LEHİNE DELİL OLMASI

• TİCARİ SATIŞ ( Defterlerin delil değeri )

• TİCARİ İŞ

• TAMAMLAYICI YEMİN

• YEMİN ( Hükmi şahsın taraf olduğu davalarda )

• HÜKMİ ŞAHSIN YEMİN EDASI

• FAİZE FAİZ İŞLENMEZ

6762/m.66,83, 72, 82, 84, 86, 1465

818/m.104

743/m.48

1086/m.355,356

ÖZET:1.Ticari defterlerin sahibi yararına deli olması birtakım şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Bu şartların tümü gerçekleşmedikçe ticari defterler sahibi yararına delil olma niteliğini ve dolayısıyla hükme daysak teşkil etme gücünü kazanamazlar.

2.Uyuşmazlığın tarafı olan tacirler defterlerini Yasa’ya uygun tutmuş olsalar bile, iki tacirin defterlerin birbirine aykırı veya birinde yazılı olan husus diğerinde yazılı değilse bu defterler her iki tacir için de delil sayılamaz.

3.Davalı aleyhine girişilen takibe itirazında açıkca faiz oran ve miktarına da itiraz ettiğinden, bilirkişi raporunda bu konuların açıklığa kavuşturulması zorunludur. Faize faiz işler şekilde karar tesisi de isabetsizdir.

4.Tüzel kişiye teklif edilen yeminin, tüzel kişinin organı ( kanuni temsilcisi ) tarafından eda edilmesi gerekirken, bu niteliği bulunmadığı anlaşılan muhasebe sorumlusuna ettirilen yeminle yetinilerek hüküm tesisi isabetsizdir.

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki davanın Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 2.7.1998 tarih ve 1996/736 – 1998/348 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Susoy içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Davacı vekili, davalının müvekkili şirketten mal ( yem ) satın aldığını, ancak bedelini ödemediğini alacağın tahsili amacıyla yapılan takibe de itiraz ettiğini ileri sürerek, takibe yapılan itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, yargılama sonucunda takibe yapılan itirazın iptaline ve %40 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.

Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde Usul ve Yasa’ya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında Kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Dava, ticari satım akdinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.

Mahkemece 11.3.1998 günlü bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesis edilmiş ise de, alınan raporun hüküm kurmaya yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Söyle ki, ticari defterlerin sahibi yararına delil olması bir takım şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Bu şartların tümü gerçekleşmedikçe ticari defterler sahibi yararına delil olma niteliğini ve dolayısıyla hükme dayanak tekil etme gücünü kazanamazlar. Anılan şartlar, özellikle tarafların tacir sıfatını taşımalarına ( TTK. 82/ilk ), taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari işlerden doğmasına ( TTK.nun 66/ilk, 82 m. ve 1465 m ), birbirlerine doğrulamalarına ( TTK.84 ve 86 m ) ve nihayet bütün şartlar gerçekleştikten sonra hakimin inancının ticari defter münderecatının hükme dayanak olabileceği şeklinde belirlenmesi ( TTK.83 m ) ve bu inancın kuvvetlenmesi için defter ve sahibinin kendisine verilen tamamlayıcı andı içmesi ( TTK.83/ilk ) gerekir. Buna göre, uyuşmazlığın tarafı olan tacirler defterlerini Yasa’ya uygun tutmuş olsalar bile, iki tacirin defterleri birbirlerine aykırı veya birinde yazılı olan husus diğerinde yazılı değilse bu defterler her iki tacir içinde delil sayılamaz, bunun gibi TTK.nun 86 maddesi uyarınca taraflardan birinin defterlerin Kanun’a uygun olup da karşı tarafın ki olmaz veya hiç defteri bulunmaz yahut ibraz etmek istemezse, defterleri muntazam olan tacirlerin birbirini teyit eden defterlerindeki kayıtlar, diğeri aleyhine delil olur.

Olayımızda davacı taraf TTK.nun 66/1 bendi uyarınca tutması zorunlu olan ticari defterleri bilirkişi incelemesi için ibraz etmediği gibi, bilirkişice incelendiği anlaşılan 1996 senesine ait envanter defterinin dahi TTK.nun 72. maddesi uyarınca kapanış tasdikinin yapılıp, yapılmadığıda belirlenmemiştir. Öte yandan davalı adına ticari defterlerini ibraz etmesi açısından çıkartılan meşruhatlı davetiyenin de davalıya usulünce tebliğ olunamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, ticari defterlerin dosyaya ibrazının sağlanması bundan sonra, dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesi, yukarıda açıklanan esaslar dairesinde yapılacak inceleme sonucu oluşacak duruma göre bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece açıklanmaya çalışılan ilke ve yasal koşulara uygun olmayan yetersiz incelemeye dayalı bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

1- Kaldı ki, davalı aleyhine girişilen takibe itirazında açıkça faiz oran ve miktarına da itiraz etmiştir. Bu durumda Mahkemece davacı tarafa uygulanan faize ilişkin gerekli açıklamaların yaptırılarak, davalının belirlenen borcunun takip tarihi itibariyle birikmiş faizinin bilirkişiye hesaplattırılması gerekirken, bilirkişice hiç bir incelemeye dayanmadan belirlendiği anlaşılan faiz miktarının hüküm altın alınması ve BK.nun 104 maddesine aykırı olarak faize faiz işler şekilde karar tesisi de yanlış olmuştur.

2- Kabule göre de, tüzel kişilerin taraf olduğu davalarda, tüzel kişiye teklif edilen yeminin tüzel kişinin organı ( kanuni temsilcisi, MK.48. m ) tarafından eda edilmesi gerekirken, bu niteliği bulunmadığı anlaşılan muhasebe sorumlusuna ettirilen yeminle yetinilmesi de doğru olmamış ve kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ), ( 3 ) ve ( 4 ) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/11-141

K. 2003/140

T. 5.3.2003

• ZAYİ BELGESİ VERİLMESİNE DAİR DAVA ( Yangın Neticesinde İşletmenin Açıldığı Tarihten Bu yana Tüm Ticari Defterler ve Kayıtların Yandığı Bu Nedenle de Zayi Belgesi Verilmesi Hakkında )

• KASIT ( Davacının Kasti Bir Hareketinin Bulunduğu Dosya Kapsamından Anlaşılamaması )

• DEFTERLERİN TASDİK DURUMLARI ( Zayi Belgesi Verilmesinde Defterlerin Tasdik Durumlarının Davanın Konusunu Oluşturmaması )

• GENEL KUSUR ( Dosyada Mevcut Olan Yangın Raporu ve Yoklama Fişinin Kusurun Tebitinde Önemli Olması )

6762/m.68

ÖZET : Davacının kasti bir hareketinin bulunduğu dosya kapsamından anlaşılamadığı gibi davacıya atfedilebilecek kusur, elektrikli aletlerin prizde bırakılması gibi, genel bir kusur olup, defterlerin saklanmasındaki kusur değildir. Yine, dosyada mevcut olan yangın raporundan ve yoklama fişinden yazıhane bölümünün tamamen yandığı anlaşılmakla, davacıya ait ve zayiinin talep edildiği belgelerin meydana gelen yangında tamamen yandığının kabulü gerekir. Öte yandan, ticari defterlerin tasdik durumu ise böyle bir davanın konusunu oluşturamaz. Bu durumda, mahkemece, açıklanmaya çalışılan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi yanlış olmuş ve kararın açıklanan nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir

DAVA : Zayi belgesi verilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 9. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.11.2001 gün ve 2001/104 E, 876 K. sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.05.2002 gün ve 2002/564 E, 4373 K. sayılı ilamı ile; ( .....Davacı vekili, müvekkiline ait iş yerinde, prizlere takılı elektronik cihazların zamanla ısınması sonucu oluşan kontak neticesinde çıkan yangın sonucu, işletmenin açıldığı tarih olan 1992'den bu güne kadar olan tüm ticari defter ve kayıtların yandığını ileri sürerek, 1992-2000 yıllarına ait tüm ticari defterler ile faturalar ve fişler hakkında zayi belgesi verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, iddia ve dosyadaki kanıtlara nazaran belgelerin davacının kusurundan kaynaklanan yangın sonucu zayi oldukları gibi, yanan belgeler arasında ticari defterlerin yandığına ilişkin bir kanıt bulunmadığı, ayrıca defterlerin usulüne uygun olarak düzenlenmemeleri nedeniyle, davacı yan yararına delil teşkil etmediği gerekçesiyle, yasal şartları oluşmayan davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, işyerinde çıkan yangın sonucunda, davacıya ait 1992-2000 yıllarına ait ticari defter ve faturalar ve fişlerin zayi olduğu iddiasına dayalı, TTK'nun 68. maddesi uyarınca açılmış zayi belgesi verilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece, davacının kusurlu hareketinin neticesine katlanması gerektiği, ticari defterlerin yandığına dair bir kanıt bulunmadığı, defterlerin kapanış tasdiklerini yapılmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davacının kasti bir hareketinin bulunduğu dosya kapsamından anlaşılamadığı gibi davacıya atfedilebilecek kusur, elektrikli aletlerin prizde bırakılması gibi, genel bir kusur olup, defterlerin saklanmasındaki kusur değildir. Yine, dosyada mevcut olan yangın raporundan ve yoklama fişinden yazıhane bölümünün tamamen yandığı anlaşılmakla, davacıya ait ve zayiinin talep edildiği belgelerin meydana gelen yangında tamamen yandığının kabulü gerekir. Öte yandan, ticari defterlerin tasdik durumu ise böyle bir davanın konusunu oluşturamaz. Bu durumda, mahkemece, açıklanmaya çalışılan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi yanlış olmuş ve kararın açıklanan nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : İddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 5.3.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/11-69

K. 2004/91

T. 18.2.2004

• FATURA ( Araç Kira Sözleşmesine İlişkin - Kapalı Olarak Düzenlendiğinden Bedelin Ödendiğine Karine Teşkil Edeceği/İspat Külfeti Kiralayana Düşeceği )

• KAPALI OLARAK DÜZENLENEN FATURA ( Araç Kira Sözleşmesine İlişkin - Bedelin Ödendiğine Karine Teşkil Edeceği/İspat Külfeti Kiralayana Düşeceği )

• İSPAT KÜLFETİ ( Araç Kira Sözleşmesine İlişkin Fatura/Kapalı Olarak Düzenlendiğinden Bedelin Ödendiğine Karine Teşkil Edeceği - Kiralayana Düşeceği )

• TİCARİ DEFTERLER ( Kapalı Olarak Düzenlenen Faturanın Bedelin Ödendiğine Karine Teşkil Edeceği - Defterlerin de Delil Olma Nitelikleri/Değerlendirilmesi Gereği )

6762/m.23, 82, 86

4721/m.6

213/m.231

ÖZET : Taraflar arasındaki araç kira sözleşmesine ilişkin kiralayan tarafından kiracı adına düzenlenen fatura kapalı olarak düzenlendiğinden, bu durum fatura bedelinin ödendiğine karine teşkil eder. Bu itibarla ispat külfeti kiralayana düşmekte olup faturanın ödenmediğini kiralayan kanıtlamalıdır. Ayrıca taraf ticari defterlerinin sahipleri leh veya aleyhlerine delil olma nitelikleri de değerlendirilip tartışılmalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki "maddi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bornova Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.5.2002 gün ve 633-505 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17.3.2003 gün ve 10276-2400 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı vekili, müvekkili şirketin işleteni bulunduğu aracın, 05.01.2000-20.01.2000 tarihleri arasında davalı şirkete konfirme usulüyle kiralandığını, aracın davalının kiraya verdiği M.C. isimli şahsın kullanımında iken maddi hasarlı trafik kazası yaparak hasarlandığını belirterek, 1.312.154.000 TL. araç hasar bedeli, 102.000.000 TL. araç kiralama bedeli 543.520.000 TL. kazanç kaybı tutarı ile 100.000.000 TL. değer kaybı olmak üzere, 2.057.674.000 TL. toplam alacağın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, aracın müvekkili şirket tarafından kiralanmamış olması nedeniyle, husumetin aracı kullanan kişiye yöneltilmesi gerektiğini, davacının aracı kasko sigortası yaptırmaksızın müşterisine tesliminde kusurlu bulunduğu, hasar bedelinin de fahiş olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, her iki tarafın ticari defterlerinde dava konusu aracın kiralanmasına ilişkin 102.000.000 TL. bedelli faturanın muhasebeleştirilmiş olması nedeniyle taraflar arasında kiralama ilişkisinin kurulmuş olduğu ve davalı kiralamasında iken zarara uğradığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, ( 1.296.359.000 ) TL. tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Taraflar arasındaki 102.000.000 TL.lik araç kira sözleşmesine ilişkin kiralayan davacı tarafından kiracı davalı adına düzenlenen 07.02.2000 tarihli fatura kapalı olarak düzenlenmiş olup, ödendiğine karine teşkil etmektedir. Bu durumda ispat külfeti davacıya düşmekte olup ödenmediğini davacı kanıtlamalıdır. Mahkemece yukarıda açıklanan husus gözetilerek davacı tarafa söz konusu faturanın ödenmediği iddiasını ispat olanağı tanınarak sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken, taraf ticari defterlerinin sahipleri leh veya aleyhlerine delil olma nitelikleri dahi değerlendirilip tartışılmadan, noksan inceleme sonucu araç kiralama bedelinin dahi hüküm altına alınması doğru görülmemiştir ... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu' nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 18.2.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

No comments: