Thursday, October 19, 2006

X. HAFTA - HAKSIZ REKABET

TICARI ISLETME HUKUKU

“ HAKSIZ REKABET

X. HAFTAYA KONU

YARGITAY KARARLARI

HAKSIZ REKABET



MERCİİ

E. YIL

E. NO

K. YIL

K. NO

KARAR TARİHİ


1

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2004

2180

2005

323

27.01.2005


2

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2001

10574

2002

2316

14.03.2002


3

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

1997

9233

1998

1026

20.02.1998


4

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2004

5794

2005

2583

21.03.2005


5

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2004

5537

2005

2172

07.03.2005


6

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2003

12683

2004

6377

07.06.2004


7

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2003

7285

2004

1983

02.03.2004


8

YARGITAY

20. HUKUK DAİRESİ

2003

4516

2004

199

27.01.2004


9

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2003

5014

2003

11697

09.12.2003


10

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2003

3318

2003

9867

27.10.2003


11

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2003

2157

2003

8851

06.10.2003


12

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2000

2638

2000

5836

22.06.2000


13

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

1999

8169

2000

1726

02.03.2000


14

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2003

4620

2003

11523

08.12.2003


15

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2001

10860

2002

3275

08.04.2002


16

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2001

8414

2002

450

24.01.2002


17

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

1988

2889

1989

2929

15.05.1989


18

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

1999

1155

1999

1574

26.02.1999


19

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

1994

11-965

1994

252

20.04.1994



T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1993/11-965

K. 1994/252

T. 20.4.1994

• HAKSIZ REKABET ( Açıkça Rakip Firmayı Çağrıştıracak Şekilde Kullanılan Kötüleyici İbareler )

• İNCİTİCİ VE KÖTÜLEYİCİ İBARELER ( Rakip Firmayı Çağrıştıracak Şekilde-Haksız Rekabet-Tüketiciyi Uyarma Amacının Aşılması )

• TÜKETİCİYİ UYARMA AMACININ ANLAŞILMASI ( Açıkça Rakip Firmayı Çağrıştıracak Şekilde Kötüyeliyici İbareler Kullanmak )

• MARKA OLMAYACAK SÖZCÜKLER ( Tüketiciyi Uyarma Görüntüsü Altında Rakip Firmayı Kötülemek )

• TAKLİT VE KORSAN SUÇLAMALARI ( Haksız Rekabet )

• OBJEKTİF İYİNİYET ( Haksız rekabet )

• HAKSIZ REKABET ( El İlanı ve Hoparlörlerle Taklit ve Korsan Suçlamaları )

• TAKLİT VE KORSAN SUÇLAMALARI ( Haksız Rekabetin Unsurları )

• HAKSIZ REKABETİN UNSURLARI ( Taklit ve Korsan Suçlamaları )

743/m.2

6762/m.56,57/b-1-3

KHK-556/m.5,6,7/c,9,39,40

ÖZET : Mamulün cinsini açıklayan sözcüklerin, marka olarak alınması mümkün değilse de, terkin ve iptal ettiremedikleri sürece, kanunun koruması altındadırlar.

Bir firmanın, "taklit" ve "korsan" mal ürettiğini anlatan sözcükler, tüketiciyi uyarmanın ötesinde, teamülün kabul ettiği toleransı aşarak, incitici ve kötüleyici bir nitelik ve amaç taşıyorsa, haksız rekabetin unsurları gerçekleşir.

DAVA : Taraflar arasındaki "haksız rekabetin tesbiti ve önlenmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Karabük Birinci Asliye ( Ticaret ) Hukuk Mahkemesi )nce davanın reddine dair verilen 19.6.1991 gün ve 1990/253 E., 1991/142 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesinin 28.5.1993 gün ve 1993/3114; 4006 sayılı ilamı ile; ( ...Davacının, L...gaz markasını çelik tüplerinde kullanılmak üzere 1982 tarihinden geçerli olmak üzere tescil ettirdiği ve davalı şirketin el ilanlarında ve hoparlörlerle yapılan ilanlarda "Taklit ve korsan L....gaz Tüplerine aldanıp elinizdeki altın kıymetindeki A....gaz tüplerini kaybetmeyiniz" ibarelerini kullandığı hususunda bir uyuşmazlık yoktur.

Bu ilanlarda kullanılan "L....gaz" sözcüklerinin davacıya ait "L...gaz" markasını telaffuz yönünden çağrıştırdığı görülmektedir. Bilindiği gibi, Türk Hukukunda TTK. 57/b.1’e göre başkalarını veya onların emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemek fiilini haksız rekabet olarak tavsif etmektedir. Aynı Yasanın 57/b.3’e göre, kendi şahsi durumu, emtiası, iş mahsulleri, ticari faaliyeti veya ticari işleri hakkında yanlış ve yanıltıcı malumat vermek suretiyle rakiplerine nazaran onları üstün duruma getirmek, "dürüstlük kuralına" aykırı ( TTK. 56 ) bir haksız rekabet durumu olur. Davalının kullandığı ilan ve reklamların müşterilerin göz, kulak ve zihinlerinde yarattığı etki bakımından kolaylıkla davacı şirket ile bağ kurmasına yol açabilecek niteliktedir. Yanıltıcı, kötüleyici, yalan ilan ve reklamların "teamülün kabul ettiği toleransı aştığı takdirde" bir haksız rekabet hali oluşturacağı kabul edilmektedir. Davalının reklamlarında kullandığı "taklit tüp" isnadının da yanlış ve yanıltıcı ilan olarak kabulü gerekir.

Böylece, davalının yaptığı ilanlarla tüketiciler üzerinde yanlış ve yanıltıcı kanaat uyandırmak suretiyle davacının ticari itibarını sarsıcı ve müşterilerini azaltıcı nitelikte bir haksız rekabet fiili işlediği, nitekim aynı ilanlardan dolayı Dairemizce aynı ilkeler benimsenmek suretiyle davalının haksız rekabetinin önlenmesine karar verildiği ( Y. ll. HD., 30.4.1993 gün, E. 1992/2724, K. 1993/2966 ) anlaşıldığından, davacının karar düzeltme isteğinin kabulüne, davanın aynen kabulüne karar verilmek üzere kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden: Davacı vekili.

Hukuk Genel Kurulu’nca direnme kararının süresinde temyiz edildiği tespit edilip ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/2. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belge ve deliller incelendikten sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, davalının gerek el ve gazete ilanları, gerekse sair yayınlarında kullandığı ifadelerin, davacıya yönelik olup olmadığı ve yönelik ise bu ifadelerin TTK.nun 56 ve 57/l. maddelerine göre davacının emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemek niteliğinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

Genel Kurulda yapılan müzakere sırasında söz alan bazı sayın üyeler, yerel mahkemenin gerekçelerini benimseyerek davalının davranışının davacıya yönelik bulunmadığını, tüketicileri taklit ve korsan tüplerden korumak amacını güden ikaz niteliğinde olduğunu, davalının bu davranışı davacıyı hedef almış olsa dahi, davacı daha önce davalının paylaştığı A...gaz tüplerini taklit ederek haksız rekabet yapmış olduğundan davalının davranışının haksız rekabet sayılamayacağını ileri sürmüşlerdir.

Ancak çoğunlukça, bu görüşe davalı ( L.... Petrol Gazı A.Ş. )’i, Karabük’te A....gaz Şirketine ait tüplerin dolum ve pazarlama işleri ile iştigal etmektedir. Davacı şirket son zamanlarda, A...gaz Şirketi’nin ( tombul ve şişman tüp ) olarak tanınan 12 kg. tüplerine benzer tüpler kullanıldığından, A...gaz şirketi tarafından L...gaz aleyhine İstanbul Ticaret Mahkemesinde 25.1.1991 tarihinde haksız rekabetin tesbiti ve önlenmesi için bir dava açmış olup, o dava halen derdest bulunmaktadır. L...gaz Şirketi’nin bu davranışının haksız rekabet teşkil edip etmediği henüz mahkeme kararı ile tesbit edilmiş değildir. Bu davranış haksız rekabeti oluştursa dahi, L... Petrol Gaz Şirketi’nin, şayet niteliğini ortadan kaldırmaz. Zira açılan davalar, tazminat davası olmadığından bir tarafın haksız davranışı, diğer tarafın haksız rekabetinin mevcudiyetini bertaraf etmez.

Davacı şirket, ( L....gaz ) kelimesini ticaret unvanına almış, ayrıca bu istemi marka olarak da tescil ettirmiştir. Her ne kadar ( Likit ) kelimesi sıvı ve akıcı anlamında genel bir ifade niteliğinde ise de, davacı bu kelimeyi marka olarak tescil ettirmiş olduğundan, bu marka terkin ve iptal ettirilmedikçe Markalar Kanununun koruması altındadır.

Diğer yönden, tüketici sade kişiler kullandıkları bu cins yakıtı ( L...gaz ) olarak değil, ( tüpgaz ) olarak tanımlamakta ve ifade etmektedirler. L...gaz kelimesi, tüpgaz firmalarından davacı firmanın adını ifade eden bir kelime olmuştur.

Davalı şirket, dağıttığı el ilanlarında ( aynen...son günlerde bir firmanın A...gaz’a benzettiği tüplerle mahallelerde dolaşarak A...gaz diye satmaya çalıştığı tüpler türemiştir. Gerek standart ve içine konulan gazın kilosu ve nerede doldurulacağı belli olmayan bu tüplerin, sorumluluk anlayışını takdirlerinize bırakıyorum.

- Korsan L....gaz Tüplerinden, muhatap ve sorumluluk taşımayan firmalardan sakınınız. Hanımları ve çocuklarımızı uyaralım ) cümlesi ile duyurular yapmıştır.

- O tarihte, A....gaz’ın tüplerine benzeterek tüp yapan firma, davacı firmadır ve hakkında bu sebeple davalı tarafından haksız rekabet davası açılmıştır. İlandan L....gaz kelimelerinin ilk harfleri büyük harf şeklinde yazılmak sureti ile bu kelimelerin vasıf belirtmek için değil, davacıyı ifade etmek üzere isim olarak bilinçli şekilde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim davalı taraf, bu durumu zımnen kabul ederek tevil etme yoluna başvurmuştur.

Bu durumda, el ilanlarında kullanılan sözcüklerin davacıyı hedef aldığı ve ona yönelik olduğu kabul edilmelidir.

İlanlardaki sözcüklerin TTK.nun 56 ve 57/l. maddeleriyle belirtildiği şekilde bir kötüleme teşkil etmediği hususuna gelince:

Davacıyı hedef alan sözcükler içinde kullanılan ( taklit, korsan ) kelimeleri ile ( gerek standart ve içine konulan gazın kilosu ve nerede doldurulduğu ve doldurulacağı belli olmayan bu tüplerin sorumluluk anlayışını takdirinize bırakıyorum. Korsan L....gaz tüplerinden; sakınınız ) sözcüklerinin incitici ve kötüleyici bir nitelik ve amaç taşıdığı kabul edilmelidir. Kullanılan bu sözcüklerin, tüketicileri ikaz etmenin ötesinde bir anlam ve amaç taşıdığı bellidir, gerekçesiyle iştirak edilememiştir.

Bu durumda, yukarıda açıklanan gerekçelerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir.

O halde, usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 6.4.1994 günü yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için 20.4.1994 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davacı, önceleri silindir şeklinde uzun gaz tüpleri imal edip sıvılaştırılmış gazla doldurup dağıtımını gerçekleştirirken, bu tüp şeklini terkederek, A...gaz Firması tarafından imal edilen kısa, tombul şekilli tüpleri aynen taklit ederek bunları sıvılaştırılmış gazla doldurup dağıtmaya ve satmaya başlamıştır. A...gaz Firmasının acentesi olan ve A...gaz tüplerini dağıtan davalılar, dosya içeriğindeki bildirilerinde; "...son günlerde bir firmanın aynı A...gaz’a benzettiği tüplerle mahallelerde dolaşarak A...gaz diye satmaya çalıştığı tüpler türemiştir. Gerek standart ve içine konulan gazın kilosu ve nerede dolduğu ve doldurulacağı belli olmayan bu tüplerin sorumluluk anlayışını takdirinize bırakıyorum... lütfen tüpünüzü A...gaz levhalı servis arabalarımızdan veya A...gaz şubelerimizden temin ediniz. Kıymetli A...gaz gümüş tüpünüzü belli olmayan taklitlerle değiştirmeyiniz. Korsan L....gaz tüplerinden, muhatap ve sorumluluk taşımayan firmalardan sakınınız..." demişlerdir.

Davacı L...gaz A.Ş., bu bildirinin haksız rekabet doğurduğunun tesbiti ve önlenmesini, hüküm özetinin üç gazetede neşrini istemiş, yerel mahkeme haksız rekabet unsurları bulunmadığından davanın reddine karar vermiş, hükmü davacı temyiz etmiş, Yüksek Özel Daire hükmü oybirliği ile onamıştır. Davacı taraf karar düzeltme isteyince, bu kere onama kararını kaldırmış ve haksız rekabet unsurlarının bulunduğundan bahisle yerel mahkeme kararını yazılı şekilde bozmuş, yerel mahkeme eski kararında direnmiş, konu Yüksek Hukuk Genel Kurulunda görülmüş, ilk görüşmede yirmiiki bozma oyuna karşı, ondokuz onama oyu verildiğinden, ikinci görüşmede yirmibir onama oyuna karşı, yirmiüç bozma oyuyla Daire kararı gibi yerel mahkeme kararı bozulmuştur. İkinci görüşmeye Özel Dairenin beş sayın Üyesi katılmış ve bozma sonucuna ulaşan çoğunluğa, bu yoldan ulaşılmıştır.

Bu karara aşağıdaki nedenlerle karşıyım:

1- Haksız rekabet, TTK. m. 56’ya göre, "...aldatıcı hareket veya hüsnüniyet dairelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimalidir."

Olayda davacı, davalıların dağıttıkları, sattıklarını A...gaz tüplerini aynen taklit ediyor. Daha evvel kullandığı uzun silindir tüplerden vazgeçiyor, A...gaz adına tescilli kısa, şişman, gümüşi renkli tüpleri taklit edip bunlarla dağıtım ve satışa geçiyor. Böylece ilk haksız rekabet eylemi, ticari dürüstlüğe aykırı hareket, davacıdan kaynaklanıyor. Bu yön, dosyadan anlaşılabiliyor. Şayet bu konuda tereddüt ediliyorsa, A...gaz tarafından L...gaz aleyhine İstanbul Ticaret Mahkemesinde devam ettiği bilinen dava sonucu beklenebilirdi. Böylece, ticari rakibinin tescilli A...gaz tüpünü, aynen taklit eden davacının, dürüst olmadığı ve MK. m. 2 uyarınca kanuni himayeden mahrum olduğu düşünülmeden, tersine bir kabulle, olayın mağdurunun hüsnüniyet kaidelerine aykırı şekilde haksız rekabet yaptığının kabulü, TTK. m. 56’ya aykırıdır.

2- Davacılardan sadır olan eylemler nedeniyle, davalı taraf kendini savunmuştur. A....gaz, bayisi olduğunu belli satış merkezlerinde ve A....gaz levhalı arabalarda dağıtım yaptıklarını, buralardan tüp alınmasını 29 senedir bu işi güvenli yaptıklarını, kendi tüplerine benzer tüpleri A....gaz diye satmaya çalışanlar türediğini, korsan L...gaz tüplerinden, muhatap ve sorumluluk taşımayan firmalardan sakınılmasını, müşterilerine tavsiye etmiştir. Bu davranışın, müşterilere yönelik bir ikaz, uyarı, aydınlatma niteliğinde olup m. 56’daki ....aldatıcı hareket veya "hüsnüniyet kaidelerine aykırı" şekilde iktisadi rekabetin suistimali niteliğinde olmamasına rağmen, anlaşılmaz bir şekilde haksız rekabet sayılması isabetsizdir.

3- L...gaz, sıvılaştırılmış petrol gazı demektir. bir cins isimdir. Mamulün cinsini açıklayan bir kelimedir. Böyle kelimelerin, şirket veya mamul ismi olarak tescili yasaya aykırıdır. Böyle bir olgu, aynı madde konusunda ticaret ve imalat yapanların, L...gaz tabirini kullanmaları gibi bir sonuç doğuramaz. Bu bakımdan davalı, bildirgesinde "Korsan L...gaz tüplerinden...sakınınız" diyence haksız rekabet yapmış olmaz. Öte yandan, "...muhatap ve sorumluluk taşımayan firmalardan sakınınız..." sözcükleriyle çoğul bir şekilde firmalardan bahsedince davacıyı kastetmiş olmaz. Sözcüklerin korsan L...gaz tüpü imal eden tüm firmalara matuf olduğu belirgindir. Burada matufiyet genele yöneliktir.

4- Bir an için bildirge davacıyı amaçlasa bile, davacı, haksız rekabete uğradığını ileri sürüp yasal himayeden yararlanamaz. Çünkü, tüp taklidi ve yeni benimsediği kısa şişman A...gaz tüplerinin üzerine L...gaz sözcüklerini yazarak, A...gaz diye imal ve satmaya ve A...gaz’dan çok sonra ticari faaliyete başlaması nedeniyle, işin başında, davacı taraf dürüstlük kurallarına aykırı davrandığı için, kanuni himayeden mahrum olacağından, buna karşı kendini ve mamulünü savunan tarafa kötüniyet isnat edilemez. Kötüniyetli ve dürüstlük kurallarına aykırı davranan tarafın eylemlerine karşı, yukarıda açıklanan biçimde davranan tarafın hareketli, iyiniyetli olup, aldatıcı da olmadığından, kanuni himayeye mazhar sayılması zorunludur.

Bu nedenlerle, örnek nitelikteki direnme kararının onanması gerekirken açıklanan biçimde bozulmuş olmasına karşıyım. T.O.

KARŞI OY YAZISI

Davacının tam adı ( ....gaz Tevzi ve Üretim San. ve Tic. A.Ş. )’dir. Davalılardan ilki ( L....Petrol Gazı A.Ş. ), ikincisi ( O.N. )’dur. Davacı "L....gaz" LPG tüplerini, davalılar ise "A...gaz", LPG tüplerini pazarlamaktadırlar. Davacının yıllardır pazarladığı mavi renkli, ince uzun tüp dizaynını terk ederek gümüşi renge ve küresel biçime dönüştürüp piyasaya sürmesi üzerine, kendi tüplerinin renk ve biçim yönünden taklit edildiği iltibas yaratıldığı, haksız rekabette bulunulduğu iddiası ile dava dışı A...gaz firması tarafından dosyamız davacısı aleyhine açılan dava, halen İstanbul İkinci Ticaret Mahkemesinde derdesttir. Öte yandan, A...gaz LPG tüplerini pazarlayan davalılar da değişik ilanlarla müşteri kitlesini uyarmışlardır. Davalıların ilanlarında özetle; "kıymetli A....gaz gümüş renkli tüpünüzü taklitleriyle değiştirmeyiniz, korsan likit gaz tüplerinden sakınınız..." gibi ifadeler yer almaktadır. Bu tarz ilanlar yapılması davacı tarafından davalılar aleyhine "haksız rekabetin tesbiti" konusu edilmiştir. Davacıya göre bu ilanlarda "L....gaz" ismi geçmekle kendileri kastedilmiş, ticari itibarları kırılmış, kendileriyle haksız rekabette bulunulmuştur.

Bu kere davacı isminin "L...gaz" kelimesiyle başlaması bu kelime üzerinde davacının inhisari hakka sahip olduğu ve bu kelimeyi başka kimsenin kullanamayacağı anlamına gelmez. Böyle anonim bir kelimeyi unvan olarak seçenin, bu kelimeyi başkalarının da kullanmasından doğacak risklere katlanması gerekir.

Kaldı ki, kendi pazarladıkları A...gaz LPG tüplerinin biçim ve renk yönlerinden benzerleri piyasaya sürülünce davalıların müşteri kitlesini ikaz etme hakkı vardır. Haksız olmayan rekabet yasak değildir, aksine himaye edilmelidir. İlanlar dikkatle okunduğunda, bunlarda davacı malını kötülemekten ziyade kendi mallarını korumak amacının ön planda tutulduğu görülmektedir. Nitekim, uzman bilirkişiler kurulu da bu doğrultuda rapor vermiştir. Vasat seviyedeki müşteri kitlesinin kavrayışı da bu olacaktır. Gene bu ilanlarda davacı ünvanına tecavüz de bulunmadığından "tescili davacı ünvanının haksız rekabete karşı korunması" gibi bir gerekçeye de dayanılamaz.

Sonuçta, davanın reddine dair hüküm isabetli olup onanması gerekirken ikinci toplantıda iki oy farkla ( 21+23 ) varılan bozmaya muhalifim. H.S.T.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1997/9233

K. 1998/1026

T. 20.2.1998

• TAZMİNAT DAVASI ( Davalı Gazetenin Kullandığı Reklam İçerikli İbarenin Haksız Eylem Teşkil Etmesi Nedeniyle Davacıya Maddi ve Manevi Zararlar Verdiğinden Bahisle Tazminat İstemi )

• HAKSIZ REKABET ( Davalı Gazetinin Kullandığı Logo'nun Gerçeği Yansıtmaması Nedeniyle Yanlış ve Yanıltıcı Bilgilerle Davacı Rakip Gazeteye Nazaran Kendini Üstün Duruma Getirmesi )

• KARŞILAŞTIRMALI REKLAM ( Reklamlarda Başkalarına Ait Mal veya Hizmetler Yönünden Açık veya Örtülü Biçimde Karşılaştırılma Yapılmasının da Olanaklı Olması )

• HÜSNÜNİYET KAİDELERİNE AYKIRI HAREKET ( Karşılaştırmalı Reklamın Doğru ve Gerçek Verilere Dayanması ve Yanlış-Yanıltıcı Yapılmamasının Gerekmesi )

• REKLAM ( Bunula Bir Kimsenin Ürettiği Mal veya Hizmelerin Üstün Niteliklerinin Açıklanması )

6762/m.57

ÖZET : Reklam, bir kimsenin ürettiği mal veya hizmetlerin üstün niteliklerinin açıklanmasıdır. Bu reklamlarda, başkalarına ait mal veya hizmetler yönünden açık veya örtülü biçimde karşılaştırılma yapılması da olanaklıdır. Ancak, karşılaştırmalı reklamın doğru ve gerçek verilere dayanması, yanlış ve yanıltıcı yapılmaması da gerekir.

DAVA : Milliyet Gazetecilik Matbaacılık A.Ş. ile Sabah Yayıncılık A.Ş.arasındaki davadan dolayı İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23.11.1995 gün ve 809-1346 sayılı hükmü onayan dairenin 7.7.1997 gün ve 4974-5457 sayılı ilamı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalı Sabah Gazetesinin isminin yanında "Türkiye'nin en çok satan gazetesi" ibaresinin yer aldığını, yine aynı yerde üzeri "nazar boncuklu 1" rakamının bulunduğunu, bunun gerçeği yansıtmadığını, zira Mart 1993 ten itibaren Türkiye'nin en çok satan gazetesinin "Milliyet" olduğunu, davalı eyleminin haksız rekabet teşkil edip, maddi ve manevi zararlarına sebebiyet verdiğini ileri sürerek, 500.000.000 TL maddi ve 1 milyar TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacı gazetenin en çok satan gazete olmayıp, böyle bir sonucun bir yıllık süre sonunda ortaya çıkabileceğini, 1992 yılında en çok satan gazetenin "Sabah" olduğunu esasen bundan davalının bir zarar da görmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davalı gazetenin tutumunun gazete satışlarını etkilemediği, kendini övüp tanıtmanın davacıyı kötüleyici ve küçültücü amaç taşımadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine, Dairemizce temyiz itirazları reddolunarak, yerel mahkeme kararı onanmıştır.

Davacı vekili, eski iddialarını ve temyiz sebeplerini tekrarlayarak karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Reklam, bir kimsenin ürettiği mal veya hizmetlerin üstün niteliklerinin açıklanmasıdır. Bu reklamlarda, başkalarına ait mal veya hizmetler yönünden açık veya örtülü biçimde karşılaştırılma yapılması da, olanaklıdır. Ancak, karşılaştırmalı reklamın doğru ve gerçek verilere dayanması, yanlış ve yanıltıcı yapılmaması da gerekir.

Karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda: davalılarca çıkarılan Sabah gazetesinin başlığındaki "Türkiye'nin en çok satan gazetesi" şeklindeki sunum metninin, yine aynı yerde üzeri "nazar boncuklu 1" rakamını havi logo'nun gerçeği yansıtmadığı, böylece TTK 57/3 maddesinde yazılı olduğu biçimde yanlış ve yanıltıcı bilgilerle davacı rakip gazeteye nazaran kendini üstün duruma getirerek, haksız rekabette bulunduğu dosyadaki delillerden ve delilleri irdeleyerek bu yolda neticeye varan bilirkişi raporlarından anlaşılmış olmakla, mahkemece bu sonuca göre inceleme yapılıp karar verilmek gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden, karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin onama kararının kaldırılması ve hükmün belirtilen nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle,

1-Davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile yerel mahkeme hükmünü onayan Dairemizin 7.7.1997 tarih 997/4974- 5457 sayılı kararının kaldırılmasına,

2-İstanbul 8.Ticaret Mahkemesinin 23.11.1995 tarih 993/809 Esas 995/1346 K.sayılı hükmünün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin, temyiz ilam ve karar düzeltme harcının isteği halinde arar düzeltme isteyene iadesine, 20.2.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1999/1155

K. 1999/1574

T. 26.2.1999

• HAKSIZ REKABET ( Rakipler arası kurallara riayetsizlik )

• RAKİPLER ARASI KURALLARA RİAYETSİZLİK

• ATIK YÖNETMELİĞİ

• ATIK CAM ŞİŞELERİN TOPLANARAK SATILMASI

• HAKSIZ REKABET HÜKÜMLERİNİN MAHİYETİ

6762/m.57/10,56,98

KHK/560/m.19

Atık Yönetmeliği/m.1, 4, 7, 9

1. Haksız rekabet hükümleri sadece rakiplerin ekonomik çıkarlarını değil, rekabete dayalı ekonomik düzeninin korunmasını amaçlar. İyiniyet kurallarına aykırı iktisadi rekabetin her türlü suistimali haksız rekabet olarak tanımlanmış; bundan zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz kalan kimselere dava hakkı tanınmıştır.

2. Atık cam kaplarının toplanıp kırılarak ham madde haline getirilmeden piyasaya arz edilmesi, dönüşümsüz şişelerin aynı şekilde yeniden doluma sunulması haksız rekabet teşkil eder.

DAVA ve KARAR :

Cam Ambalaj Pazl. A.Ş. – Cam San. A.Ş. ile Hacı Altıntaş arasındaki davadan dolayı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25.2.1998 gün ve 382 – 99 sayılı kararı onayan Daire’nin 17.11.1998 gün ve 98/8931 – 7935 sayılı kararı aleyhinde davacılar vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp, düşünüldü;

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Davacılar vekili, müvekkillerinin cam şişe üretim ve pazarlaması işini yaptıklarını davalının ise mevzuata aykırı olarak iki kere kullanılmaması gerekli şişeleri toplayarak daha ucuzu sattığı böylece TTK 57/10 maddesine mümas haksız rekabet fiilini işlediğini ileri sürerek haksız rekabetin men’i ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı kullanılıp atılmış şişeleri toplayarak imalatçılara sattığını, aynen kullanılmak üzere dolumculara satmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Davacılar vekilinin temyiz itirazları dairemizce red olunarak, Yerel Mahkeme kararı onanmıştır.

Davacılar vekili eski iddialarını ve temyiz sebeplerini tekrarlayarak karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Davacılar vekilinin vaki karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan inceleme neticesinde;

Dava, haksız rekabet hukuksal nedenine dayalı men ve tazminat istemine ilişkin bulunmaktadır.

Davacılar vekili, müvekkillerinin cam-şişe ve benzeri ürünler imal eden ve pazarlayan kuruluşlar olup, mer’i mevzuat ve kurallara uygun biçimde faaliyette bulunduklarını, aynı mamülleri pazarlayan davalının ise dönüşümsüz ( depozitosuz ) olarak imal edilip bir kere kullanıldıktan sonra atılan ve bir daha kullanılması yasak şişeleri toplayarak yıkayıp bu yolla ucuza malettiği emtiayı mevzuata aykırı biçimde şişe adedi üzerinden bir kısım dolumcu firmalara sattığını, davalının bu eyleminin müvekkillerinin satışını ve üretimine menfi olarak etkileyip zararlanmalarına sebebiyet veren TTK. 56/10 maddesinde yazılı haksız rekabeti oluşturduğunu ileri sürerek davalının haksız rekabetinin men’i ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.

Davalı her ne kadar davalı atık şişe toplamayı yasaklayan bir mevzuat bulunmadığını, hatta bunun teşvik edilen yararlı bir iş olduğunu, topladığı şişleri imalatçılara satarak ham madde olarak ekonomiye kazandırdığını, satılan şişelerin yeniden dolumda kullanılmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemişse de dosyada mevcut belgelerden ve tesbit bilirkişisi raporundan toplanan atık şişelerin kırılmadan yeniden dolum yapan çoğu şarap, sirke imalatçısı şahıs ve firmalara satıldığı açıklık kazanmıştır.

Davalının bu fiili TTK. 57/10 . maddesinde yazılı “Rakipler hakkında cari olan kanun, nizamname, mukavele veyahut mesleki veya mahalli adetlerle tayin edilmiş bulunan iş hayatı şartlarına riayet edilmemesi” hükmüne uygunluk arzetmektedir. Her ne kadar tarafların rakip olmadıkları düşünülebilirse de bu maddeye TTK. 56. madde ile birlikte mütalaa etmek gerekir. Zira haksız rekabet hükümleri sadece rakiplerin ekonomik çıkarlarını değil rekabete dayalı ekonomik düzeninde korunmasını amaçlar. Madde iyiniyet kurallarına aykırı iktisadi rekabetin her türlü suistimalini haksız rekabet olarak tanımlamış TTK.’nun 98 maddesinde ise bundan zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz kalan kimseye dava hakkı tanımıştır. Atık cam kapların toplanıp kırılarak ham madde haline getirilmeden piyasaya arzedilmesi, dönüşümsüz şişelerin aynı şekilde yeniden doluma sunulması haksız rekabet teşkil eder. Zira 560 sayılı KHK.nin 19. maddesi gereğince çıkarılan Artık Yönetmeliğinin 1, 4, 7, 9 maddeleri ile çevreye zarar verecek katı artıklarla ilgili üretim, depolama gibi bazı faaliyetler denetim ve gözetim altına alınmış ve 10. madde ile de çevre kirliliğini önleme bakımından bazı geri dönüş kotaları belirlenerek uyulmaması hali bir takım yaptırımlara bağlanmıştır. Bu düzenlemeler davacılar ve davalı yönünden uyulması gerekli kuralları ihtiva etmektedir. Somut olayda davacının dönüşümsüz olarak piyasaya sürülen şişeleri toplayarak dolum için satışa arzının meri mevzuata aykırılık teşkil edip kurallara uygun üretim ve satış yapan davacıları zararlandırıcı ve haksız rekabete yol açıcı bir eylem olarak kabulü gerekir.

Bu bakımdan yukarıda ilkeler gözardı edilerek gerekli ve yeterli inceleme yapılmadan kurulan davayı reddeden yerel mahkeme kararı yerinde bulunmamış bu kararı onayan dairemiz kararınında kaldırılarak, açıklanan ilkeler ışığında yeniden inceleme yapılıp gerektiğinde bilirkişi dinlenerek oluşan haksız rekabet sebebiyle davacıların istemleri ile ilgili belirlenecek duruma göre hüküm kurulmak üzere yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle,

1- Davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 17.11.1998 tarih 1998/8931 – 7935 sayılı onama kararının kaldırılmasına,

2- Yerel mahkemece davanın reddine dair verilen 25.2.1998 tarih 1997/382 E.1998/99 karar sayılı hükmünün ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1999/8169

K. 2000/1726

T. 2.3.2000

• MARKA HAKKINA TECAVÜZ ( Tescilli "Telsim" Sözcüğü - Hakkın Kötüye Kullanılması/Davacının Haberdar Olduğu Halde Uzun Süre Sessiz Kalmasının Zımnen İcazet Anlamında Olduğu )

• MARKA HAKKININ KORUNMASI ( Hakkın Kötüye Kullanılması - Davacının Haberdar Olduğu Halde Uzun Süre Sessiz Kalmasının Zımnen İcazet Anlamında Olduğu )

• HAKSIZ REKABET İDDİASI ( Marka Hakkına Tecavüz - Hakkın Kötüye Kullanılması/Davacının Haberdar Olduğu Halde Uzun Süre Sessiz Kalmasının Zımnen İcazet Anlamında Olduğu )

• İCAZET ( Marka Hakkına Tecavüz - Hakkın Kötüye Kullanılması/Davacının Haberdar Olduğu Halde Uzun Süre Sessiz Kalmasının Zımnen İcazet Anlamında Olduğu )

• OBJEKTİF İYİNİYET KURALLARI ( Marka Hakkına Tecavüz - Hakkın Kötüye Kullanılması/Davacının Haberdar Olduğu Halde Uzun Süre Sessiz Kalmasının Zımnen İcazet Anlamında Olduğu )

KHK-556/m.61

743/m.2

1086/m.238/2

ÖZET : Markaya tecavüzün tesbit ve men'inen dair davada, davacının "Telsim" sözcüğünü marka olarak tescili karşısında, davalının diğer savunma ve itirazlarına itibar edilmemiş ise de; davanın açılmasının objektif iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekir.

Davacı'nın, davalı tarafın ticaret ünvanından haberdar olduğu halde uzun süre sessiz kalmasının zımnen icazet anlamında olduğu, davalının dava dışı PTT Genel Müdürlüğü ile sözleşmeler yaptığının tüm kamu oyunca bilindiği, şayet kuruluşda karşı çıkılsa idi davalının belkide başka hareket tarzı seçmesinin muhtemel olduğu, dava konusu olay bakımından uzunca bir süre sonra böyle bir dava açılmasının hakkını kötüye kullanım olduğu gerekçesi ile davanın reddinde usul ve yasaya aykırılık yoktur.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın Ankara Asliye 5. Ticaret Mahkemesinde görülerek verilen 15.7.1999 tarih ve 1998/973 - 1999/429 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için belirlenen 29.2.2000 günde davacı avukatı Tuna Eğrilmez ile davalı avukatı Orhan Gök gelip, temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatı dinlendikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karar bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Harun Kara tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, 5.1.1983 tarihinde kurulan müvekkili şirketin başta haberleşme cihazları olmak üzere her türlü elektronik aletlerin, imalat, ithalat, alım ve satımı ile servisi konularında faaliyet gösterdiğini, şirket ortaklarının henüz adi ortaklık sırasında dahi ve 1979 yılından beri "Telsim" ibaresini firmanın tanıtım vasıtası olarak kullandığını, bu ibarenin 10.4.1997 tarihinde marka olarak da tescil ettirilerek koruma altına alındığını, davacı şirketin Türkiye çapında faaliyette bulunup yüzlerce telefon santrali kurduğunu ve servis hizmetlerini yürüttüğünü, müvekkili şirketin ünvanındaki vurgu kelime olan "Telsim" ibaresini kullanarak 1994 yılında kurulan davalı şirketin kısa zamanda büyüyerek tekelci yapıda geliştiğini, müvekkilinin, davalı tarafın haksız rekabetinin dayanılmaz boyutlara ulaştığını, davalı ile karıştırılan müvekkilinin girdiği ihalelerde iş alamadığını, davalı müşterilerinin şikayetlerini müvekkiline ilettiğini, müvekkilinin ünvanında yer alan ve aynı zamanda markası olan "Telsim" ibaresini davalının unvan ve marka olarak kullanmasının haksız rekabet ve marka haklarına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespit ve men'ine, bu sözcüğün davalı ünvanından silinmesine, ilana karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin, dava dışı PTT Genel Müdürlüğü arasındaki 2.7.1993 tarihli PTT Telsim Pan Rupa Mobil Telefon Sistemi Sözleşmesi sonrasında kurulduğunu, şirket amacının telekominikasyon ve haberleşme hizmetleri olup, özellikle mobil telefon hizmetleri için milyonlarca Dolarlık yatırım ve lisans ücretleri ödendiğini, abone sayısının 850.000 e ulaştığını, konuların farklı olduğunu, müvekkilinin tescilli markasının bulunmadığından 556 sayılı KHK'ye dayanılamayacağını, verilen hizmetlerin niteliği itibariyle iltibas olmayacağını, 1993 yılından beri ticaret ünvanının kullanıldığını, ünvanlar arasında bir benzerlik bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere nazaran, zamanaşımı savunmasının yersiz olduğu gibi, aynı mal ve hizmetler alanında faaliyette bulunan taraf ünvanlarında yer alan "Telsim" ibaresinin aynı olup, yine davacının bu sözcüğü marka olarak tescili karşısında diğer savunma ve itirazlara itibar edilemeyecek ise de, davanın hallinin, dava açılmasının MK.nun 2. maddesine aykırı olup olmadığının açıklığa kavuşturulmasına bağlı olduğu, davacının davalı tarafın ticaret ünvanından haberdar olduğu halde uzun süre sessiz kalınmasının zımnen icazet anlamında olduğu, davalının, dava dışı PTT Genel Müdürlüğü ile sözleşmeler yaptığının tüm kamuoyunca bilindiği ( HUMK. 238/2 ), şayet, kuruluşta karşı çıkılsa idi davalının belki de başka hareket tarzı seçmesinin muhtemel olduğu, dava konusu olay bakımından uzunca bir süre sonra böyle bir dava açılmasının hakkın kötüye kullanımı olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasa hükümlerine uygun görülen kararın ONANMASINA, oybirliğiyle karar verildi.

T.C

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/2638

K. 2000/5836

T. 22.6.2000

• HAKSIZ REKABET ( Elektronik resmi gazete yayımı)

• ELEKTRONİK RESMİ GAZETE ( Haksız rekabet)

• FİKRİ VE SINAİ MÜLKİYETİN KORUNMASI ( Elektronik resmi gazete)

852/m.1

1322/m.15

743/m.618

6762/m.56,57

ÖZET : Resmi gazete içeriğinin; disket, hard disk gibi unsurlar üzerine ve "elektronik resmi gazete" olarak internet ortamına aktarılıp yayımlanması eylemi haksız rekabet oluşturmaz.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın Kadıköy Asliye 1. Ticaret Mahkemesinde görülerek verilen 14.9.1999 tarih ve 1997/641-1999/589 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmıştır. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Harun Kara tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp , düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, 19.4.1967 tarih ve 852 sayılı Yasa'nın 1. maddesi ve 1322 sayılı Yasanın 15. maddesi ve Resmi Gazete'nin Sureti Neşir ve Muamelatının Tarzı İcranına Dair Yönetmelik'in 1. maddesine göre, Resmi Gazete'nin her türlü vasıta ile yayınlanma yetkisinin davacıya ait olduğunu, davalının, hiçbir hakkı olmadığı ve sözleşme yapmadığı halde hazırladığı internet sayfasında Resmi Gazete'yi yayınladığını, bu hususun davacının abone sayısını etkileyeceğini, MK. nun 618. maddesi gereğince davalı eyleminin haksız olduğunu ileri sürerek, davalı tecavüzünün önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, Resmi Gazete yayının münhasıran davacı tekelinde olmadığını, elektronik gazete adıyla verilen hizmetin bir telif eseri olup, davacı ile rekabet amacı taşımadığı gibi izin dahi almaya gerek olmadığını, Resmi Gazete yayınının bir kamu hizmeti olduğunu, kar amacı güdemeyeceğini,davacının da tacir olmadığını, olaya MK. nun 618. maddesinin uygulanamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporuna nazaran, olayda MK. nun 618. maddesinin uygulama davalının, Devleti temsil eden, davacı kuruluşça yayımlanan ve fotokopi, tarayıcı, optik okuyucu gibi, kolaylık sağlayan araçlardan veya aynı vasıtadan değil de emek, para ve zaman harcayarak, bilgisayar klavyesi ile yeniden yazmak suretiyle, kağıt türünden olmayan disket, hard disk gibi unsurlar üzerine yeniden kendi müstakil tespitlerini çoğaltıp, elektronik ortamda ve "Elektronik Resmi Gazete" olarak internet ortamına aktarıp yayımlaması eyleminin haksız rekabet de oluşturmayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde Usul ve Yasa'ya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle Usul ve Kanun'a uygun bulunan hükmün ONANMASINA oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/10574

K. 2002/2316

T. 14.3.2002

• HAKSIZ REKABETİN TESBİTİ ( Aynı Rafinerilerden Aldığı Petrol Ürünlerini Sanki Diğer Firmaların Pazarladığı Ürünlerden Farklı İmiş İzlenimi Vererek Yapılan Haksız Rekabetinin Tespiti İstemi )

• İSPAT KÜLFETİ ( Haksız Rekabet Olduğunu Öne Süren Davacıya Düşmesi )

• REKLAM YOLUYLA REKABET ( Aynı Rafinerilerden Aldığı Petrol Ürünlerini Sanki Diğer Firmaların Pazarladığı Ürünlerden Farklı İmiş İzlenimi Vererek Yapılan Haksız Rekabetinin Tespiti İstemi )

• KATKI MADDELERİNİN ORANI ( Numuneler Üzerinde Katkı Maddeleri Cinslerinin Akaryakıt Ürünlerine Katılma Oranını Gösterir Çizelgelere Göre Katılıp Katılmadığının Tespitinin Gerekmesi )

• TÜKETİCİYİ YALAN BEYANLA KANDIRMA ( Aynı Rafinerilerden Aldığı Petrol Ürünlerini Sanki Diğer Firmaların Pazarladığı Ürünlerden Farklı İmiş İzlenimi Verilmesi )

• BİLİRKİŞİ KURULU ( Numuneler Üzerinde Katkı Maddeleri Cinslerinin Akaryakıt Ürünlerine Katılma Oranını Gösterir Çizelgelere Göre Katılıp Katılmadığının Kurulca Tespitinin Gerekmesi )

6762/m.56,59

ÖZET : İspat külfetinin, haksız rekabet olduğunu, öne süren davacıda olduğu gözönünde bulundurulmalı, oluşturulacak bilirkişi kurulunca, varsa dava tarihine göre elde mevcut usulünce alınmış numuneler üzerinde, yoksa davalının sunmuş olduğu katkı maddeleri cinslerinin, akaryakıt ürünlerine katılma oranlarını gösterir çizelgelere göre katılması durumunda, savunmada belirtilen iyileştirmeleri hangi oranlarda yaptığı, denetime elverişli bir şekilde belirlenmeli; piyasada mevcut diğer ana dağıtım firmalarının da benzeri ilanlarla tüketicilere reklam yoluyla hitap ettiği gerçeği de nazara alınarak davalının katkı maddelerinin sağladığı iyileştirme ile yapılan reklamların haksız rekabet oluşturacak mahiyet ve boyutlarda olup olmadığıtesbit edilmelidir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada ( Kadıköy Asliye Üçüncü Ticaret Mahkemesi ) nce verilen 29.6.2001 tarih ve 1999/215-2001/841 sayılı kararın Yargıtay ' ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı karşı davacı vekili tarafından istenmiş olmakla temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan sonra tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, akaryakıt ana dağıtım şirketlerinden olan davalının diğer ana dağıtım firmaları ile aynı rafinerilerden aldığı petrol ürünlerini, sanki diğer firmaların pazarladığı ürünlerden farklı imiş izlenimi verecek şekilde; BP'de yakıt mükemmel çünkü katık mükemmel; sloganı ile pazarladığını, yapılan çeşitli tespit ve testlerde ürünler arasında hiçbir fark olmadığının anlaşıldığını yine aynı uygulamanın; BP süfer kalorifer, ;yepyeni bir kalorifer yakıtı; sloganı ile kalorifer yakıtı ürününde de tekrar ettiğini, rafinerilerde değişik kalite ve farkılıkta üretim yapılmadığını, bu şekilde tanıtım ve reklamların, sanki kendi ürününün daha üstün ve rakiplerindeki ise düşük kaliteli olduğuna yönelik ve tüketiciyi de yanıltacak mahiyette olduğunu ileri sürerek, davalının bu şekilde haksız rekabetinin tespit ve menine, kararın ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını müvekkilinin rafinerilerden aldığı ürünlere dünyanın tanınmış şirketlerinden yüksek bedel karşılığı alınan katık ilave ettiğini, bu katıkların temizleyici, paslanmayı, köpüklenmeyi önleyici, tam yanmayı sağlayıcı özelliklerinin bilimsel test ve deneyler ile kanıtlandığını, bu hususun ilan ve reklamlar ile tüketiciye duyurulmasının haksız rekabet olmayacağını, davacı tespitlerinin yalnızca TSE standartlarına uygunluğa yönelik olup, katıkların etkisi yönünden bir araştırma bulunmadığını, hal böyleyken, davacının 3.3.1998 tarihli basın toplantısı ve basın bülteninde müvekkilinin ticari faaliyeti ile ilgili haksız ve inciltici beyanlarda bulunduğunu belirterek, asıl davanın reddine, karşılık davada da, davacı karşılık davalının haksız tutum ve davranışının tespiti ile sembolik 1000 lira tazminata hükmedilmesini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere b ilirkişi raporuna nazaran davalının rafineriden dolum yapan kara tankerlerine katık ilavesini hangi yolla yapıldığına ilişkin açıklamaları inandırıcı olmamakla birlikte, katık ilavesi kabul edilse bile, tüm yakıtlara katılmadığı, ayrıca aynı özellikteki yakıtlardan birine katık eklenmesinin katık eklenmeyene göre kıyaslanamayacak ölçüde bir fark ve üstünlük yaratmayacağı, iyileştirici bir işlemin etkisinin abartılmasının ve tüm ürünlere katık ilave edilmediği halde yurt genelinde tüm ürünlere katık ilave edilmişçesine reklam yapılmasının bütünü itibariyle yanıltıcı nitelik taşıdığı, orta düzeydeki tüketiciyi aldatma ihtimali bulunduğu ve haksız rekabet teşkil ettiği, davacı - karşılık davalının 3.3.1999 tarihli basın toplantısı ve basın bülteninin ise sırf bu durumun kamuoyuna duyurulması amacına yönelik olup, hukuka aykırılık taşımadığı gerekçesi ile, asıl davanın kabulüne, karşılık davanın ise, reddine karar verilmiştir.

Karar, davalı karşılık davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yukarıda da özetlendiği gibi dava, haksız rekabetini, tespit ve menine, yine karşılık dava da, haksız fiil ve rekabetin tespiti ile tazminata ilişkin olup, davacı taraf, tüm akaryakıt ana dağıtım firmalarının aynı rafinelerden satın aldığı akaryakıt ürünlerini dağıtıp pazarladığı halde, davalının; BP de yakıt mükemmel çünkü katık mükemmel ve Süper Kalorifer Yakıtı; şeklindeki reklamlarının tüketiciyi yanıltan, rakibin ürünlerini kötüleyici nitelikte olduğunu ileri sürmektedir. Davacı taraf bu iddiasını kanıtlamak için davalının pazarladığı akaryakıt ürünleri ile diğer bir firmaya ait ürünlerin labaratuar testlerine dayanmıştır.

Oysa, davacı tarafından tek yanlı olarak yaptırılan ve davalı tarafça itiraza uğrayan bu tespit ve tahlillerde yalnızca TSE standartlarına uygunluk bakımından inceleme yapıldığı gerek labaratuar ( PAL ) tahlil sonuçlarından ve gerekse PAL'ın 8.3.1999 tarihli cevabi yazısından anlaşılmaktadır. Davalı ise, yurt dışından ithal ettiği katkılara ait ithalat belgelerini, yurt dışında yaptırılan muhtelif test sonuçlarını ibraz ederek, ürünlere yapılan katkıların ürünlerde köpürmeyi, korozyonu önleyici, oktanı düzenleyen donma noktasını değiştiren, performans arttırıcı ve iyileştirici nitelik kazandırdığını ısrar ile savunmuştur. Bu şekilde bir iddia ve savunma karşısında, davalının akaryakıt ürünlerine yaptığı katkıların ne oranda iyileştirici fark yarattığının bilimsel şekilde ortaya konulup mukayesesi yapılmadan sonuca gidilmesi mümkün değildir. Mahkemece, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda da bu katkıların bir iyileştirme ameliyesi olduğu kabul edilmekle birlikte, hiçbir bilimsel inceleme test ve teknik veri olmadan, davalının reklamlarında belirttiği şekilde bir farklılık yaratmayacağı görüşünü bildirmişlerdir. Öte yandan, bilirkişi raporuna itiraz eden davalı taraf, 1993 yılından beri yalnız süper kurşunsuz benzinde değil, diğer ürünlere de katkı yapıldığını ileri sürdüğü halde bu itirazı dahi dikkate alınmamıştır.

Bu durumda mahkemece, ispat külfetinin olumsuzunu ileri süren davacı tarafta olduğu da gözönünde tutularak, aralarında haksız rekabet alanında uzman bir hukukçu ve akaryakıt alanında uzman iki olmak üzere oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulundan varsa, dava tarihine göre elde mevcut usulünce alınmış numuneler üzerinde, şayet yoksa davalının dosyaya sunduğu katkı maddeleri cinslerinin yine akaryakıt ürünlerine katılma oranlarını gösterir çizelgelere göre katılması durumunda, savunmada belirtilen iyileştirmeleri hangi oranlar da yaptığının denetime elverişli ve mukayeseli şekilde ortaya konulması, bundan sonra, piyasada mevcut diğer ana dağıtım firmalarının da benzeri ilanlar ile tüketicilere reklam yolu ile hitap ettiği gerçeği de gözardı edilmeden, davalının katkı maddelerinin sağladığı iyileştirme ile yapılan reklamların haksız rekabet teşkil edecek mahiyet ve boyutlarda olup olmadığının tarafların itirazları karşılanacak şekilde araştırılması ve tartışılması yine buna göre de karşılık davanın değerlendirilmesi yapılarak elde edilen sonuca uygun bir karar vermek gerekirken, eksik incelemeye dayalı, yeterli ve doyurucu olmayan bilirkişi raporu ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı karşılık davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı-karşılık davacı yararına ( BOZULMASINA ), takdir edilen 250.000.000-lira duruşma vekillik ücretinin davacı karşılık davalıdan alınarak davalı karşılık davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 14.3.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/10860

K. 2002/3275

T. 8.4.2002

• TÜZEL KİŞİNİN TİCARET ÜNVANININ TESCİL EDİLMESİ ( Sonradan Tescil Edilen Tüzel Kişi Ünvanına Gerekli Eklemelerin Yapılmasının Gerekmesi )

• MARKA TERKİNİ DAVASI ( Tanınmış Marka Sahiplerinin Açacağı Davanın Tescil Tarihinden İtibaren Beş Yıl İçinde Açılmasının Gerekmesi )

• DAVA AÇMA SÜRESİ ( Tanınmış Marka Sahiplerinin Açacağı Marka Terkini Davasının Tescil Tarihinden İtibaren Beş Yıl İçinde Açılmasının Gerekmesi )

• MARKA HAKKININ ELDE EDİLMESİ ( Markanın Sahibine Sağladığı Hakların Tescil ile Oluşması ve Üçüncü Kişilere Karşı Tescilin Yayını Tarihinden İtibaren Hüküm İfade Etmesi )

• TESCİLDE RED İÇİN MUTLAK NEDENLER

• MARKA TESCİLİNDEN DOĞAN HAKLAR ( Tescil Ettiren Kişinin O İşaret Üzerinde Marka ile İlgili Mal ve Hizmetler İçin İnhisar ve Daha Sonra Men Ettirme Hakkını Kazanması )

• TANINMIŞ MARKA ( Bu Markanın Bir Başka Kişi Tarafından Kendi Adına Tescilinin İstenmesi Halinde Kötüniyetin Varlığının Asıl Olması )

• HAKSIZ REKABETİN MEN'İ ( Ticaret Ortaklıklarının Merkezleri Ayrı Yerde ve Logolarında Farklılık Olsa Bile Ünvanlarında İltibas Olması Durumunda Men Davasının Açılabilmesi )

KHK-556/m.6,7/1,9/3,42/a

6762/m.43,47,54,57/5

4721/m.2

ÖZET : 1- Markanın sahibine sağladığı haklar tescil ile oluşur ve üçüncü kişilere karşı tescilin yayını tarihinden itibaren hüküm ifade eder. Önce tescil ettiren kişi, o işaret üzerinde marka ile ilgili mal ve hizmetler için inhisar ve daha sonra başkasının marka olarak tescil ettirmesini men etme hakkını kazanır. Daha önce tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir işaret yada ondan ayırt edilemeyecek bir işaret, aynı mal veya hizmetler yahut aynı türdeki mal ve hizmetler için bir kere daha başkası tarafından marka olarak tescil edilemez; önce yapılan tescil sonrakileri önler. Tescil ilkesinin istisnasını, tanınmış markalar ile tescilden önce kullanma sonucu ayırt edici nitelik kazanan işaretler oluşturur. Marka üzerinde üstün ve öncelikli hak sahibi olduğunu ileri sürenlerin açacakları marka terkini davalarının hangi sürede açılacağı konusunda bir düzenleme getirilmemiş ise de, 556 sayılı KHK.nin 42. maddesinde Paris Konvansiyonu'na göre tanınmış sayılan marka sahiplerinin hükümsüzlük davasını, tescil tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde açılması gerekeceği belirtilmiş, dava açma hakkının sınırsız sürede kullanılmasının da yasanın ruhu ve hukuk mantığı ile bağdaşmayacağı gözetilerek bu sürenin en azından diğer markalar yönünden açılacak davalar için de uygulanarak yasal boşluğun doldurulması Yargıtayca uygun görülmüştür. Tanınmış olan markanın bir başka kişi tarafından kendi adına tescilinin istenmesi halinde kötüniyetin varlığı asıldır. Yargıtay uygulamasına göre ise; davalının kötüniyetli olmadığının ispatının somut verilere dayanması gerekir.

2- Bir tüzel kişinin ticaret unvanı Türkiye'nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmişse, bu ünvanın diğer bir ünvandan ayırdedilmesi için sonradan tescil edilen tüzel kişi ortaklığın ünvanına gerekli ekleri yapması zorunludur. Ticaret ortaklıkların merkezleri ayrı yerde olsa ve logolarında farklılık bulunsa bile, ünvanlarında iltibas varsa, önceden ticaret sicil kaydını yaptıran tüzel kişilik haksız rekabetin men'i davası açabilir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 1. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 25.10.2001 tarih ve 2000/859-2001/808 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin "Merinos Yünlü Sanayi İşletmesi" unvanını 11.5.1955 tarihinden, "Merinos" markasını 29.5.1991 tarihinden beri tescilli olarak kullandığı halde davalının 16.12.1997 tarihinde ünvanını ve 147589 nolu "Demmerinos+Türk Malı" ve 99019691 nolu "Merinos Halı San ve Tic.A.Ş. + özel bir şekil"den oluşan markalarını haksız olarak kullandığını, unvan ve markalar arasında iltibas olduğunu, ileri sürerek davalının eylemlerinin haksız olduğunun tesbiti ile önlenmesine, davalı markalarındaki ve ünvanındaki "Merinos" ibaresinin terkinine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin markalarını iyi niyetle tescil ettirdiğini, DEMMERİNOS markası yönünden davanın zamanaşımına uğradığını, Merinos kelimesinin koyun ırkı olup, bir şahsın ya da kuruluşun inhisarında olamayacağını, müvekkilinin yaklaşık 20 yıldır halı sektöründe faaliyet gösterdiğini, markayı müvekkilinin maruf ve meşhur hale getirdiğini, 3.şahıs adına kayıtlı "Merinos Rulo", "Simmerinos"ve "Merinos" markalarının bulunduğunu, Dünyada da 1000'i aşan şirketin bu ibareyi marka ve unvanlarında kullandığını, davacının " Merinos Bursa" markasının TPE ürün sıralamasına göre 24 ve 25 nci sıralarda yer alan kumaş ve yünler için tescil edildiği halde, müvekkilinin markasının 27 nci sırada düzenlenen Halı ve buna bağlı ürünler için tescil edildiğini yani; faaliyet alanlarının farklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından 556 sayılı KHK'nin 42/a maddesi uyarınca hükümsüzlük davasının 5 yıllık süre içerisinde açılması gerektiği bu sürenin markanın tescilinden itibaren başlayacağı, davalının ise 1993 yılından beri bu unvan ve markayı kullanmakta olduğu, davacının zamanında tescillere itiraz etmediği halde bu davayı açmasının iyiniyetle bağdaşmadığı, ayrıca koyun ve yün cinsi olan "Merinos" markasının tek başına tescilinin kararnamenin 7/1.c maddesi uyarınca mümkün olmayacağı, tescil edilse dahi başkalarının kullanmasına ayırt edici unsurlar ilave edilmesi halinde engel olunamayacağı, dava hakkının düşmesi nedeniyle "Merinos" kelimesini kullanabilecek olan davalının sonra yapılan tescil nedeni ile bu ismi kullanmayacağını kabul etmenin çelişki oluşturacağı gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1-Davacı, 11.5.1955 yılından beri kullandığı "MERİNOS" kelimesinin bulunduğu unvanının ve 16.12.1997 tarihinden beri kullandığı "MERİNOS" markasının davalı tarafından haksız ve kötüniyetli olarak tescil ettirildiğini ileri sürerek ,davalı adına olan 99019691 nolu "MERİNOS HALI+ ŞEKİL" markası ile 147589 nolu " DEMMERİNOS " markalarının ve davalı unvanında bulunan "MERİNOS" kelimesinin terkini talep ve dava etmiştir.

556 sayılı KHK.nin 6.ve 9/3. maddeleri hükümleri uyarınca, markanın sahibine sağladığı haklar tescil ile oluşur ve üçüncü kişilere karşı tescilin yayını tarihinden itibaren hüküm ifade eder. Önce tescil ettiren kişi, o işaret üzerinde marka ile ilgili mal ve hizmetler için inhisar ve daha sonra başkasının marka olarak tescil ettirmesini men etme hakkını kazanır. Öncelik ilkesi şöyle ifade edilebilir: daha önce tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir işaret yada ondan ayırt edilemeyecek kadar onunla ayniyet içinde bulunan bir işaret ,aynı mal veya hizmetler yahut aynı türdeki mal ve hizmetler için bir kere daha başkası tarafından marka olarak tescil edilemez; önce yapılan tescil sonrakileri önler. Tescil ilkesinin istisnasını tanınmış markalar ile tescilden önce kullanma sonucu ayırt edici nitelik kazanan işaretler oluşturur ( 556 sayılı KHK.nin 7/son ). Ayrıca, marka üzerinde üstün ve öncelikli hak sahibi olduğunu ileri sürenlerin açacakları marka terkini davaları için 556 sayılı KHK. de dava açma olanağı tanınmasına rağmen, bu davanın hangi sürede açılacağı konusunda bir düzenleme getirilmemiş ise de, yine anılan KHK.nin 42. maddesinde, Paris Konvansiyonu'na göre tanınmış sayılan marka sahiplerinin hükümsüzlük davasını, tescil tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde açılması gerekeceği belirtilmiş, dava açma hakkının sınırsız sürede kullanılmasının da yasanın ruhu ve hukuk mantığı ile bağdaşmayacağı gözetilerek yukarıda sözü edilen sürenin en azından diğer markalar yönünden açılacak davalar için de uygulanarak yasal boşluğun doldurulması Dairemizce uygun görülmüştür. Nitekim, Avrupa Topluluğu Anlaşması'nın 189. maddesi uyarınca, kabul edilen 89/104 sayılı Yönerge de tanınmış markalar için de, 5 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür. 5 yıllık sürenin başlangıcı tescil tarihidir. Ancak, Paris Konvansiyonunun 1.mükerrer 6.maddesinde sözü edilen ve herkesçe bilindiği kabul olunan markanın başkası adına kötüniyetle tescil olunması halinde ise, hükümsüzlük davasının beş yıl içinde açılmasını öngören hüküm uygulanmaz. ( 556 sayılı KHK.nin 42/a,son cümle; Paris Konvansiyonu, 1.mükerrer 6.3. ) Paris Konvansiyonu'nun bu hükmünün kapsamına giren ve dolayısıyla Türkiye'de de tanınmış olan markanın bir başka kişi tarafından kendi adına tescilinin istenmesi halinde kötüniyetin varlığı asıldır. Bu anlamda kötüniyetten kasıt; iyiniyetli olmamak, yani tanınmış markanın varlığını bilmek veya öğrenebilecek durumda bulunmaktadır. Yoksa bir hilenin, aldatmanın veya dolanmanın varlığını veya TPE'nin kusuru bulunup bulunmadığını aramaya gerek yoktur. TPE'nin tanınmış markanın varlığını bilmesi tanınmış markayı tescil ettirenin kötüniyetini ortadan kaldırmaz. ( Bkz.Dr.Ünal Tekinalp Fikri Mülkiyet Hukuku, 1. Bası .Ekim 1999. s.440. Dr. Sabih Arkan, Marka Hukuk Cilt 2. S.158. ) Dairemiz uygulamasına göre ise; davalının kötüniyetli olmadığının ispatının somut verilere dayanması gerekir. Örneğin, davacının, davalının ticaret unvanından haberdar olduğu halde uzun süre sessiz kalınması, aralarında ticari işlemlerin varlığını gösteren belgeler olmasına rağmen uzun süre sonra dava açılması vs. gibi hallerde davalının MK.2. madde hükmünden yararlanmasının mümkün olduğu kabul edilmektedir.

Dava konusu olayda; davacının markası davalının markasından daha önce kullanılıp ,ayırt edici hale geldiği gibi daha önce tescil de edilmiştir. O halde, davacının dava konusu "MERİNOS" markası üzerinde marka hakkının davalıdan önce doğduğunun kabulü gerekir. Ancak, davanın hak düşürücü süreye bağlı olmadan açıldığının ispatı gerekmektedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda ve mahkeme kararının gerekçesinde davacının, davalının kötüniyetle tescil yaptırdığı iddiası üzerinde durulmamıştır.Bu durumda, davalının yalnızca "DEMMERİNOS " markası yönünden 5 yıllık süre geçmesi nedeniyle ve MK.2.maddesinden hareket ederek davanın REDDİNE karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla mahkemece, bilirkişi kurulundan ek rapor ya da yeni bir bilirkişi heyetinden yukarıdaki açıklamalar dikkate alınmak suretiyle davalının markalarını tescilde kötüniyetli olup olmadığı bu şekilde davanın süresinde açılıp açılmadığı hususunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.

2-Davacı ayrıca, davalının ticaret unvanında bulunan "MERİNOS" kelimesinin terkini talep etmiştir. Davacı, 11.7.1933 tarihinde " Bursa Merinos Yünlü Sanayi İşletmesi" ünvanı ile faaliyet göstermekte iken Bursa Ticaret Siciline 10.9.1993 tarihinde tescil edilerek ticaretine devam etmiştir. Davalı şirket, 9.2.1990 tarihinde " Merinos Halı Sanayi ve Ticaret A.Ş." ünvanı ile Gaziantep Ticaret Sicili'ne tescil edilmiştir.

TTK'nun 47/son maddesi hükmüne göre, bir tüzel kişinin ticaret unvanı Türkiye'nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmişse, bu ünvanın diğer bir unvandan ayırdedilmesi için sonradan tescil edilen tüzel kişi ortaklığın ünvanına gerekli ekleri yapması zorunludur. Davalının logosunun davacı logosundan farklı olması ve şirket merkezlerinin farklı şehirlerde olması önemli olmayıp, davalının unvanında yer alan "MERİNOS" kelimesinin iltibasa neden olup olmayacağı önem taşımaktadır. Ticaret ortaklıkların merkezleri ayrı yerde olsa ve logolarında farklılık bulunsa bile, unvanlarında iltibas varsa, önceden ticaret sicil kaydını yaptıran tüzel kişilik, TTK'nun 43., 47., 54. ve 57/5. maddeleri uyarınca haksız rekabetin men'i davası açabilir. Somut olayda her iki unvanda da " MERİNOS" sözcüğü vurgu kelimesi olup, bu durum iltibas yaratır. Buna göre, mahkemece iltibas durumu göz önünde tutularak ve TTK.nun haksız rekabete ilişkin 57. ve devamı maddeleri uyarınca, bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş ve hükmün BOZULMASINA karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) ve ( 2 ) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 8.4.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/8414

K. 2002/450

T. 24.1.2002

• HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ ( Davacı İşyeri İle Bitişik Konumda ve Aynı İşi Yapan Davalıların Zorunlu Olmadığı Halde Davacının Bulduğu İşin Aynen Taklit Edilmesi )

• İYİNİYET ( Başkalarının Emtiası İş Mamülleri Faaliyeti Veya Ticaret İşletmesi İle İltibaslar Meydana Getirmeye Çalışmanın İyiniyete Aykırı Olması )

6762/m.57

ÖZET : Başkalarının emtiası, iş mamülleri, faaliyeti veya ticaret işletmesi ile iltibaslar meydana getirilmeye çalışmak veya buna müsait tedbirlere başvurma hüsnüniyet kurallarına aykırı haksız rekabettir. Özellikle davacı işyeri ile bitişik konumda ve aynı işi yapan davalıların zorunlu olmadığı halde, davacının kendine has yöntemi ile bulup geliştirdiği saç kolleksiyonu yönteminin ve işyerinde kullanış biçiminin davalılarca aynen taklit edilmesi iltibasa yönelik ve haksız rekabet olduğunun kabulü zorunludur.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Avanos Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 9.7.2001 tarih ve 2000/66-2001/244 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davalılar tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 22.1.2002 günde davacı avukatı Faik Özcan gelip davalılar avukatı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatı dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Harun Kara tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR: Davacı vekili, müvekkili şirketin Avanosta topraktan çanak çömlek yapım işi ile iştigal ettiğini, özellikle şirket müdürü Galip Körükçünün dünyaca tanınmış bir sanatkar olduğunu, imalat atölyesinde aynı zamanda 1979 yılından beri gelen müşterilerin saçlarından oluşan bir insan saçı kolleksiyonu oluşturulduğunu, sırf müvekkilinin yaratıcılığından doğan bu kolleksiyonun dünya yayın organlarında ele alındığını ve Guines Rekorlar Kitabına girdiğini, sırf müvekkilinin bu yaratıcılığından istifade etmek isteyen ve davacıların işyeri ile bitişik yerde aynı alanda faaliyet gösteren davalıların saç kolleksiyonu işini aynen taklit edip, iş yeri giriş levhalarını dahi aynı hale getirdiklerini, gelen müşterilere, saç kolleksiyonu ve müzesinin kendi yerleri olduğunu işaret ettiklerini, bu hususun haksız rekabet olduğunu ileri sürerek, bunun önlenmesine, benzer levha ve yazıların kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar cevabında, gelen müşterilerden hatıra amacı ile saç ve kartvizit alınma işinde bir yaratıcılık ve sanat katkısı olmadığını, asıl faaliyet konusunun çanak-çömlek üretimi olduğunu, haksız rekabet oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporuna nazaran, davacının çanak imalathanesinde oluşturduğu saç kolleksiyonunun ( müzesi )davacı ile özdeşmiş özgün ve orijinal, enstalasyon ( düzenleme )sanatı olarak tanımlanabilecek ürüne dönüşmüş fikir eseri olduğu, kolleksiyonun gelen müşteri artışında etki olduğu, davalıların çanak hanesindeki kolleksiyonun ise bunun tam taklidi olup, müşteriler üzerinden yanıltıcı ve iltibasa meydan verebilecek nitelikte olduğu, bu hususun ise, TTK.nun 57/5 maddesi anlamında haksız rekabet olduğu, davalılar işyerindeki diğer yazılarda ise haksız rekabet unsurlarının bulunmadığı gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne, davalıların davacı işyerindeki saç kolleksiyonu ( müzesi )ile ilgili olmak üzere haksız rekabetlerinin önlenmesine karar verilmiştir.

Karar, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve TTK.nun 57/5 maddesinde, başkalarının emtiası, iş mamülleri, faaliyeti veya ticaret işletmesi ile iltibaslar meydana getirilmeye çalışmak veya buna müsait tedbirlere başvurmanın hüsnüniyet kurallarına aykırı haksız rekabet olduğunun hüküm altına alınmış olması, özellikle davacı işyeri ile bitişik konumda ve aynı işi yapan davalıların zorunlu olmadığı halde, davacının kendine has yöntemi ile bulup geliştirdiği saç kolleksiyonu yönteminin ve işyerinde kullanış biçiminin davalılarca aynen taklit edilmesinin anılan yasa maddesi anlamında iltibasa yönelik ve haksız rekabet olduğunun kabulünün zorunlu olması ve esasen mahkemece de, hükme bu yasa maddesi dayanak yapılmış olup, bu durumda, dosyaya kısa karardan sonra giren ve olayı FSEK. kapsamında mütalaa eden raporun sonuca etkili olmaması karşısında, davalıların yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının reddi ile kararın ONANMASINA, taktir edilen 250.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, aşağıda yazılı bakiye 1.710.000 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 24.1.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/12683

K. 2004/6377

T. 7.6.2004

• HAKSIZ REKABETİN TESPİT VE ÖNLENMESİ ( Davalının Ticaret Ünvanının Terkini Talebinde Bulunulmaması - Davacının Haksız Rekabetin Önlenmesi Talebinin Reddi Gereği )

• TİCARET ÜNVANINA TECAVÜZ ( Davalının Ticaret Ünvanının Terkini Talebinde Bulunulmaması - Davacının Tecavüzün Önlenmesi Talebinin Reddi Gereği )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Ticaret Ünvanına Tecavüz ve Haksız Rekabet Nedeniyle - Davalının Ticaret Ünvanının Terkini Talebinde Bulunulmaması/Davacının Talebinin Reddi Gereği )

• ÜNVANIN SİCİLDEN TERKİN EDİLDİĞİ TARİH ( Bu Tarihe Kadar Ticaret Ünvanı Sahibine Karşı Haksız Rekabet İddiası ve Bu İddiaya Dayalı Tazminat Talepleri İleri Sürülemeyeceği )

6762/m. 56, 57, 58

ÖZET : Dava, TTK.nun 56, 57, 58. maddelerine dayalı haksız rekabetin tespit ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı ticaret ünvanını 14.6.1991, davalı ise 7.10.1993 tarihinde tescil ettirmiştir. Tescilli bir ticaret ünvanının sicilden terkin edildiği tarihe kadar kullanılmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmayacağından, bu dönem içinde ticaret ünvanı sahibine karşı haksız rekabet iddiası ve bu iddiaya dayalı tazminat talepleri ileri sürülemeyecektir. Davacı vekili tarafından ise davalının ticaret ünvanının terkini talebinde bulunulmamıştır. Bu durum karşısında mahkemece, davacının ticaret ünvanına tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesi ile tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 8. Ticaret Mahkemesince verilen 27.2.2003 tarih ve 2001/1813-2003/164 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkil şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren davalı şirketin, ticaret ünvanında, "Ekol" ibaresini kullanmak, müvekkiline ait firma referanslarını kendisininmiş gibi yansıtmak ve aynı reklam motifleri kullanmak suretiyle TTK.nun 56, 57, 58. maddelerini ihlal ettiğini ileri sürerek, davalının haksız rekabetinin tespit ve önlenmesini, şimdilik ( 10.000.000.000 ) TL maddi, ( 2.000.000.000 ) TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini, hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davacı şirketin "Ekol" ünvanını davalı şirketten daha önce tescil ettirip kullanmaya başladığı, davacının ıslah talebinde bulunduğu, talep edilebilecek maddi tazminat miktarının ( 11.261.192.259 ) TL olduğu gerekçesiyle, anılan meblağda maddi tazminatın ve ( 1.000.000.000 ) TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1- Dava, TTK.nun 56, 57, 58. maddelerine dayalı haksız rekabetin tespit ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı ticaret ünvanını 14.6.1991, davalı ise 7.10.1993 tarihinde tescil ettirmiştir. Tescilli bir ticaret ünvanının sicilden terkin edildiği tarihe kadar kullanılmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmayacağından, bu dönem içinde ticaret ünvanı sahibine karşı haksız rekabet iddiası ve bu iddiaya dayalı tazminat talepleri ileri sürülemeyecektir. Davacı vekili tarafından ise davalının ticaret ünvanının terkini talebinde bulunulmamıştır. Bu durum karşısında mahkemece, davacının ticaret ünvanına tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesi ile tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmediğinden, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.

2- Bozma neden ve kapsamına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, aşağıda yazılı bakiye 2.220.000- lira temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 7.6.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/2157

K. 2003/8851

T. 6.10.2003

• HAKSIZ REKABET ( Maddi Tazminat Talebi - Miktarın Davalıların Elde Ettiği Kara Göre Belirlenmesi Gereği )

• EKSİK İNCELEME ( Haksız Rekabet Nedeniyle Tazminat Davası -Miktarın Davalıların Elde Ettiği Kara Göre Belirlenmesi Gereği )

• MADDİ TAZMİNAT DAVASI ( Haksız Rekabet Nedeniyle )

6762/m. 57/5, 58/e

ÖZET : Davacının maddi tazminat isteminin, haksız rekabet iddiasına dayandığının ve haksız rekabette bulunanların elde edebileceği kâra ilişkin olduğunun kabulü ile davanın bu çerçevede ele alınarak, hükmedilecek maddi tazminat miktarının bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle belirlenmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 2.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 18.04.2002 tarih ve 1998/1692 - 2002/433 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin Norm Mühendislik adı altında faaliyette bulunarak, S... A.Ş. ve Singer Ltd.Şti.ne dikiş makinası için mekik imal edip sattığını, mekiklerin piyasada başkalarında görüldüğünden bahisle bu şirketlerin müvekkili ile olan sözleşmeyi feshettiklerini, davalıların ev ve işyerlerinde bu mekiklerin polis operasyonu ile ele geçirildiğini, tanesi 434.000.-TL.dan olmak üzere müvekkilinin ele geçen 1405 adet mekiklerden dolayı 609.770.000.-TL zarar gördüğünü, davalıların işbirliği içinde hareket ettiklerini, müvekkilinin işini kaybettiğini, alıcı şirketlere karşı mahçup duruma düştüğünü ileri sürerek, 609.770.000.-TL maddi ve 20.000.000.000.-TL manevi zararın temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Bir kısım davalılar vekili ile davalı Varol, davanın reddini istemiştir.

Davalı Birol, davaya yanıt vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar doğrultusunda, davacının talep ettiği maddi tazminat miktarının aksinin davalılarca kanıtlanamadığı, davacının sözleşmesinin feshinden üzüntü duyduğu gerekçesiyle, maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin 1.000.000.000.-TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.

1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-Davacının maddi tazminat isteminin, TTK.nun 57/5 nci maddesine dayalı haksız rekabet iddiasına dayandığının ve haksız rekabette bulunanların elde edebileceği kâra ilişkin aynı Kanun'un 58/e bendinde düzenlenen hükme ilişkin olduğunun kabulü ile davanın bu çerçevede ele alınarak, hükmedilecek maddi tazminat miktarının bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, maddi tazminat istemi yönünden eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenle, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenle, diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün maddi tazminat miktarı bakımından davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 06.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/3318

K. 2003/9867

T. 27.10.2003

• İLTİBAS NEDENİYLE MARKANIN İPTALİ TALEBİ ( Mazeret Bildiren Vekile Duruşma Gününün Yanlış Bildirilmesi - Savunma Hakkının Kısıtlanması )

• MARKANIN İLTİBAS NEDENİYLE İPTALİ TALEBİ ( Mazeret Bildiren Vekile Duruşma Gününün Yanlış Bildirilmesi - Savunma Hakkının İptali )

• DURUŞMA GÜNÜNÜN MAZERET BİLDİREN VEKİLE YANLIŞ BİLDİRİLMESİ ( Savunma Hakkının İhlali )

• SAVUNMA HAKKININ İHLALİ ( Duruşma Gününün Mazeret Bildiren Vekile Yanlış Bildirilmesi )

• VEKİLE DURUŞMA GÜNÜNÜN YANLIŞ BİLDİRİLMESİ ( Savunma Hakkının Kısıtlanması )

KHK-556/m.8/1-b

6762/m.52,56,57

1086/m.73

ÖZET : Dava, iltibas nedeniyle markanın iptali talebine ilişkindir. Davalı şirket vekili 23.10.2002 tarihli celseye mazeret bildirerek katılmamış, mahkemece mazeret kabul edilerek yeni duruşma gününün cevap bonosu ile bildirilmesine karar verilmiştir. Davalı şirket vekiline gönderilen cevap bonosunda duruşmanın 27.11.2002 tarihine bırakılmasına rağmen maddi hata ile duruşma günü 27.12.2002 tarihi olarak bildirilmiş ve anılan celsede davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu durumda duruşma gününün yanlış bildirilmesi nedeniyle davalı şirket vekilinin savunma hakkı kısıtlanmış olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 6. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 27.11.2002 tarih ve 2001/523-2002/655 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı Patent Enstitüsü vekili ve davalı Şirket vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Gürkan Gençkaya tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, "CASA" ibaresinin 1992 ve 1995 yıllarında müvekkili Hasan Kasan adına marka olarak tescil edildiğini, diğer müvekkili şirket ile yapılan lisans sözleşmesi ile bu markanın aralıksız kullanıldığını, davalının tescil istediği "CASAMİA" markası ile müvekkili markanın benzer ve aynı mallar için tecil edilmek istendiğini, davalı Enstitüye yapılan itirazın reddedilmiş olduğunu ileri sürerek, davalı Enstitünün Y.İ.D.K. kararının iptaline, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davasında ise, aynı taleplerini yinelemiştir.

Davalı Patent Enstitüsü vekili, tarafların ibarelerinin benzer olmadığı, markanın kullanıldığı malların araştırma yapılarak alınması nedeniyle tüketici nezdinde yanıltıcı olmayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı şirket vekili, markaların yazı ve telaffuz itibariyle benzer olmadığını, iltibas yaratmayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının tescilli markası ile davalı başvurusu arasında iltibas yaratacak derecede benzerlik olduğu, kullanıldıkları malların aynı sınıfa dahil veya ilişkili mallar oldukları, davalı başvurusundaki "MİA" ekinin ayırtediciliği sağlamadığı, 556 Sayılı KHK.nin 8/1-b maddesi uyarınca tescil edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı Patent Enstitüsü vekili ile davalı şirket vekili temyiz etmiştir.

1-Dava, davalı Enstitünün Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptali istemine ilişkindir.

Davalı şirket vekili 23.10.2002 tarihli celseye mazeret bildirerek katılmamış, mahkemece mazeret kabul edilerek yeni duruşma gününün cevap bonosu ile bildirilmesine karar verilmiştir. Davalı şirket vekiline gönderilen cevap bonosunda duruşmanın 27.11.2002 tarihine bırakılmasına rağmen maddi hata ile duruşma günü 27.12.2002 tarihi olarak bildirilmiş ve anılan celsede davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu durumda duruşma gününün yanlış bildirilmesi nedeniyle davalı şirket vekilinin savunma hakkı kısıtlanmış olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

Bunun yanında davalı şirket vekiline gönderilen bilirkişi raporu da tebligat günü geçmiş olması nedeniyle iade edilmiş, rapor tekrar tebliğe gönderilmeyerek bu konuda da davalı şirket vekilinin savunma hakkı kısıtlanmış olmakla kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.

2-Bozma sebep ve şekline göre, davalı şirket vekili ile davalı Patent Enstitüsü vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalıların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalılara iadesine, 27.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/4620

K. 2003/11523

T. 8.12.2003

• HAKSIZ REKABET ( Ticaret Kanununun İktisadi Rekabetin Her Yürlü Suistimalini Yasaklamış Olması )

• İKTİDADİ REKABET SINIRI ( Rekabet Yapma Sınırının Aşılmasının Objektif İyiniyet Kurallarına Aykırı Biçimde Ekonomik Rekabetin Kötüye Kullanıldığı Hallerde Meydana Çıkması )

• OBJEKTİF İYİNİYET ( Rekabet Yapma Sınırının Aşılmasının Objektif İyiniyet Kurallarına Aykırı Biçimde Ekonomik Rekabetin Kötüye Kullanıldığı Hallerde Meydana Çıkması )

• REKABETİN KÖTÜYE KULLANILMASI ( Rekabet Yapma Sınırının Aşılmasının Objektif İyiniyet Kurallarına Aykırı Biçimde Ekonomik Rekabetin Kötüye Kullanıldığı Hallerde Meydana Çıkması )

• İLTİBAS ( Karışıklığa Meydan Verebilecek Tanıtma Vasıtalarıyla İltibasa Yol Açılmasının İyi Niyet Kurallarına Aykırı Bir Davranış Olarak Kabul Edilmesi )

• MARKA ( Karışıklığa Meydan Verebilecek Tanıtma Vasıtalarıyla İltibasa Yol Açılmasının İyi Niyet Kurallarına Aykırı Bir Davranış Olarak Kabul Edilmesi )

• İŞARET ( Karışıklığa Meydan Verebilecek Tanıtma Vasıtalarıyla İltibasa Yol Açılmasının İyi Niyet Kurallarına Aykırı Bir Davranış Olarak Kabul Edilmesi )

• AD ( Karışıklığa Meydan Verebilecek Tanıtma Vasıtalarıyla İltibasa Yol Açılmasının İyi Niyet Kurallarına Aykırı Bir Davranış Olarak Kabul Edilmesi )

• ÜNVAN ( Karışıklığa Meydan Verebilecek Tanıtma Vasıtalarıyla İltibasa Yol Açılmasının İyi Niyet Kurallarına Aykırı Bir Davranış Olarak Kabul Edilmesi )

6762/m.56,57/5

ÖZET : T.T.K.nun 56 ncı maddesi iktisadi rekabetin her türlü suistimalini yasaklamıştır. Yasadaki bu sınırın aşılması M.K.nun 2 nci maddesinde yazılı bulunan objektif iyiniyet kurallarına aykırı biçimde ekonomik rekabetin kötüye kullanıldığı hallerde meydana çıkmaktadır. Karışıklığa meydan verebilecek bir ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa yol açılması, yalnız başına iyi niyet kurallarına aykırı bir davranış olarak kabul edilmelidir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Çaycuma Asliye 1.Hukuk Mahkemesi'nce verilen 27.01.2003 tarih ve 2002/345 - 2003/21 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Gürkan Gençkaya tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin Zonguldak'da bulunan 3 adet pastanesinin adının marka olarak tescil edilmeksizin "İstanbul Pastanesi" olarak uzun yıllardır kullanılarak ünlendiğini, davalı şirketinde daha önce başka bir isim ile kullandığı ismini değiştirerek müvekkilinin şöhretinden yararlanmak amacıyla aynı ismi kullanmaya başladığını, eyleminin haksız rekabet olduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespiti ile önlenmesini, gerekli tedbirlerin alınmasını ve elde ettiği menfaatin karşılığına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, Zonguldak il sınırları içinde 8 adet aynı adı taşıyan pastane bulunduğunu, isim değişikliği yapmadıklarını, davacının Çaycuma'da müşteri potansiyeli bulunmadığını, davacıyı taklit etmediklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, davacının Zonguldak merkezde davalının ise Çaycuma'da faaliyet gösterdiğini, sicillerin farklı olduğu, Devrek, Karadeniz Ereğli ve Gökçebey ilçelerinde de aynı ünvanlı pastaneler bulunduğu, davacının bu pastanelere karşı yargı yoluna müracaat etmeyip bu davayı açmasının iyiniyetle bağdaşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, haksız rekabetin tespiti ile önlenmesi istemine ilişkindir.

Davacı vekili müvekkilinin Zonguldak ili merkezinde "İstanbul Pastanesi" işletme adı altında 1953 yılından itibaren pastane işlettiğini, davalı şirketin Çaycuma ilçesinde 2002 yılında devraldığı pastanenin işletme adını "İstanbul Pastanesi" koymak suretiyle faaliyete başladığını, bu şekilde müvekkilinin uzun yıllarda edindiği şöhretinden istifade edildiğini ileri sürmüştür.

Tarafların farklı yerleşim yerlerinde bulunmaları haksız rekabetin oluşmasına engel olmayıp, davalı tarafından kullanılan işletme adının iltibasa neden olup olmadığı önem taşımaktadır.

Davacı davasını T.T.K.nun 57/5 nci maddesinde tarifini bulan iltibas nedenine dayandırmış bulunmaktadır. Bilindiği gibi iltibas unsurunun varlık kazanması için aranan en önemli unsur başkalarının emek ve masraf yapmak suretiyle elde ettiği haklı şöhrete ortak olmak ve bu benzerlikten yararlanma yollarını denemektir.

T.T.K.nun 56 ncı maddesi iktisadi rekabetin her türlü suistimalini yasaklamıştır. Yasadaki bu sınırın aşılması M.K.nun 2 nci maddesinde yazılı bulunan objektif iyiniyet kurallarına aykırı biçimde ekonomik rekabetin kötüye kullanıldığı hallerde meydana çıkmaktadır. Karışıklığa meydan verebilecek bir ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa yol açılması, yalnız başına iyi niyet kurallarına aykırı bir davranış olarak kabul edilmelidir.

Somut olayda davacı şirketin davaya konu işletme adını 1953 yılından itibaren kullanarak haklı bir şöhrete ulaştığı, davalı şirketin ise 2002 yılından itibaren bu işletme adını kullanmaya başladığı ve davalı şirket iki ortağından birinin daha önce davacı şirketin aynı isimle çalıştırdığı pastanede çalıştığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Davalı şirket ortağının davacı şirkette çalışmış olması nedeniyle bu işletme adı altında pastane bulunduğunu bilmemesi mümkün değildir. Davacı şirketin bu işletme adını uzun yıllardır istikrarlı bir şekilde kullanmış olması nedeniyle kazandığı ün ve müşteri potansiyelinden yararlanmak amacıyla aynı ad altında aynı iş kolunda çalışılmaya başlanması açıkça haksız rekabet oluşturmakta olup, tarafların farklı yerleşim birimlerinde olması sonuca etkili olmadığı gibi, aynı ad altında başka işletmelerinde bulunması davalı şirketin kötüniyetini ortadan kaldıracak nitelikte değildir.

O halde mahkemece işin esasına girilerek, taraf delilleri toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/5014

K. 2003/11697

T. 9.12.2003

• HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ ( Davanın TTK Hükümleri Gereği Olarak Haksız Rekabetin Önlenmesi İstemine Yönelik Olması )

• İSPAT ( Davalıların Satışa Sunulan Kırmızı Biberlerin Çok Fazla Aflatoksin İçermediğini Kanıtlayamamış Olduğuklarının Dikkate Alınmasının Gerekmesi )

• HAKSIZ REKABET ( Davalıların İspat Külfetini Yerine Getiremediği Dikkate Alınarak Dava Konusu Eylemin Haksız Rekabet Olarak Nitelendirilmesinin Mümkün Olduğunun Kabul Edilmesi )

• SATIŞA SUNULAN KIRMIZI BİBERLERE EL KONULMAMIŞ OLMASI ( Bu Durumda Kırmızı Pul Biberlerin Mevcut Olmaması Nedeniyle İmhasının Mümkün Bulunmayacağının Gözetilmesinin Gerekmesi )

• HÜKMÜN İNFAZ KAABİLİYETİ ( Dava Konusu Emtialara El Konulmamış Olması Dolayısıyla İmhasının Mümkün Olmaması Nedeniyle Hükmün İnfaz Kaabiliyetinin Ortadan Kalkması )

6762/m.57/10,58

ÖZET : Dava, TTKnun 57/10.maddesine dayalı haksız rekabetin önlenmesi istemine ilişkindir. Davacı tarafından Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığı ile yapılan tespit sonrası alınan bilirkişi raporunda, davalı M.... Grosmarket Bakırköy Alışveriş Hizm. Ltd. Şti tarafından satışa sunulan ve ambalajında, davalı Arifoğlu Baharat ve Gıda San ve Tic Ltd Şti ile A.... İ.... Gıda San ve Tic AŞ ibaresini taşıyan kırmızı pul biberlerde, Türk Gıda Kodeksi'nin ek 14.maddesinde öngörülenden çok fazla aflatoksin içerdiği belirtilmiştir. Davalılar ise, Ankara İl Kontrol Laboratuarında yapılan analiz sonucunun aksini kanıtlar bir delil sunmamıştır. Bu durumda davalılar eyleminin, TTK.nun 57/10.maddesinde yazılı haksız rekabet niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Ancak; Mahkemece yapılan tespit sonrası, satışa sunulan kırmızı pul biberlerden analiz için alınan numuneler dışındaki ürünlere tedbiren el konulmamıştır. Dolayısıyla, Türk Gıda Kodeksi'nin ek 14.maddesinde öngörülenden çok fazla aflatoksin içeren ve tedbiren el konulan kırmızı pul biberlerin mevcut olmaması nedeniyle, imhası mümkün bulunmamaktadır. Mahkemece, "davalılara ait kırmızı pul biberlerin imhasına" dair verilen hükmün infaz kabiliyeti bulunmadığının gözetilmemesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle mümeyyiz davalılar yararına bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 1.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 26.12.2002 tarih ve 2001/31-2002/686 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalılar A.... Ltd. vekili ve M.... Ltd. Şti. vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 09.12.2003 günde davacı avukatı Gökhan Görgül ile davalı M.... avukatı Hülya Elmadağ ve A.... Ltd. vekili Erdağ Özgüner gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin Kahramanmaraş'ta kurduğu modern tesislerde 560 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair KHK ile 16.11.1998 tarihinde yürürlüğü giren Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği'ne uygun kırmızı pul biber üretimi yaptığını, davalı M.... Grosmarket Ltd. Şti.nin ise 560 sayılı KHK. Ve Türk Gıda Kodeksine tamamen aykırı olarak gıda izni alınmamış, üretim izni alınmamış, üretim izni bulunmayan, etiketlenmemiş, kabul edilebilir sınırları çok üzerinde Aflatoksin içeren diğer davalılar tarafından üretilmiş kırmızı pul biberi satışa sunduğunu ileri sürerek, davalılar eyleminin haksız olduğunun tespitine, haksız rekabetin önlenmesine, davalılara ait kırmızı pul biberlerinin imhasına, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı A.... Baharat ve Gıda San. Ltd. Şti. vekili, biber üretimi yapmayan müvekkilinin, üretici firmalardan satın aldığı biberleri ambalajlayarak pazarladığını, ürünün satın alındığı fabrikaların hepsinde Gıda Üretim Sertifikası bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı M.... Grosmarket Bakırköy Alışveriş Hizmetleri Ltd. Şti. vekili, TTK.nun 58 ve devam eden maddeleri gereğince satıcı firma olan müvekkili aleyhine dava açılamayacağını, doğrudan marka ve unvanı tecavüze uğramayan davacının TTK.nun 58.maddesi gereğince dava hakkı olmadığını, müvekkilinin mevzuata uygun imal edilen malları tüketiciye sunduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacının ürettiği ve piyasaya sürdüğü biberlerin 560 sayılı Gıda Maddeleri ve Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği'ne uygun olarak ürettiği, diğer davalı A.... ve İ.... Ltd. Şti.nin ise bu şartlara uymadan kamu sağlığı dikkate almadan sağlıksız bir şekilde ürettiği ve davalı M.... Grosmarket'in de pazarladığı kırmızı biberlerin gerçekten de haksız rekabet oluşturacak nitelikte olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalılar A.... Baharat ve Gıda San. Ltd. Şti. ve M.... Grosmarket Bakırköy Alışveriş Hizm. Ltd. Şti. vekillerince temyiz edilmiştir.

1-Dava, TTKnun 57/10.maddesine dayalı haksız rekabetin önlenmesi istemine ilişkindir. Davacı tarafından Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığı ile yapılan tespit sonrası alınan bilirkişi raporunda, davalı M.... Grosmarket Bakırköy Alışveriş Hizm. Ltd. Şti tarafından satışa sunulan ve ambalajında, davalı Arifoğlu Baharat ve Gıda San ve Tic Ltd Şti ile A.... İ.... Gıda San ve Tic AŞ ibaresini taşıyan kırmızı pul biberlerde, Türk Gıda Kodeksi'nin ek 14.maddesinde öngörülenden çok fazla aflatoksin içerdiği belirtilmiştir. Davalılar ise, Ankara İl Kontrol Laboratuarında yapılan analiz sonucunun aksini kanıtlar bir delil sunmamıştır. Bu durumda davalılar eyleminin, TTK.nun 57/10.maddesinde yazılı haksız rekabet niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.

Yukarıda açıklanan nedenlere ve dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, mümeyyiz davalılar vekillerinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Ancak; Mahkemece yapılan tespit sonrası, satışa sunulan kırmızı pul biberlerden analiz için alınan numuneler dışındaki ürünlere tedbiren el konulmamıştır. Dolayısıyla, Türk Gıda Kodeksi'nin ek 14.maddesinde öngörülenden çok fazla aflatoksin içeren ve tedbiren el konulan kırmızı pul biberlerin mevcut olmaması nedeniyle, imhası mümkün bulunmamaktadır. Mahkemece, "davalılara ait kırmızı pul biberlerin imhasına" dair verilen hükmün infaz kabiliyeti bulunmadığının gözetilmemesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle mümeyyiz davalılar yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, mümeyyiz davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalılar M.... Grosmarket Bakırköy Alışveriş Hizm. Ltd. Şti ile A.... Baharat ve Gıda San ve Tic Ltd Şti yararına BOZULMASINA, 375.000.000.-TL duruşma vekillik ücretinin Avukatlık Ücret Tarifesi'nin 21 nci maddesi gereğince KDV'si ile birlikte davacıdan alınarak davalılar M.... Grosmarket Bakırköy Alışveriş Hizm. Ltd. Şti ile A.... Baharat ve Gıda San ve Tic Ltd Ştine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 09.12.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/7285

K. 2004/1983

T. 2.3.2004

• HAKSIZ REKABETİN MEN'İ MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Davalının Elde Etmesi Mümkün Görülen Menfaat İle Sınırlı Olduğu - Kuruluştan İtibaren Elde Edilen Karın Tamamına Hükmedilemeyeceği )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Haksız Rekabet - Davalının Elde Etmesi Mümkün Görülen Menfaat İle Sınırlı Olduğu/Kuruluştan İtibaren Elde Edilen Karın Tamamına Hükmedilemeyeceği )

• İLTİBAS ( Haksız Rekabetin Men'i ve Maddi ve Manevi Tazminat - Davalının Elde Etmesi Mümkün Görülen Menfaat İle Sınırlı Olduğu

• VEKALET ÜCRETİ ( Davalılardan Biri Hakkındaki Davanın Reddedilmesi - Lehine Denetlenebilir Şekilde Vekalet Ücretine Hükmedilmesi Gereği )

6762/m. 58

1136/m. 164

ÖZET : 1- Haksız rekabette bulunan şirketin kuruluştan itibaren elde ettiği karının tamamına tazminat olarak hükmedilebilmesi için, şirketin kuruluştan itibaren elde ettiği karın, haksız rekabet nedeniyle elde edildiğinin kanıtlanması gerekir. Bu ise, şayet davalı, hakız rekabeti olmasaydı, hiçbir ticari iş yapamazdı, anlamına gelir ki, bu da ticari hayatın olağan akışına aykırıdır.

2- Davalılardan biri hakkındaki dava reddedildiğine göre, hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı lehine denetlenebilir şekilde vekalet ücretine hükmedilmemesi isabetsizdir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir Asliye 2.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 13.03.2003 tarih ve 2000/1266 - 2003/155 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirketin 04.06.1996 tarihinde tescil edilip faaliyetine başladığını, ortaklardan bir tanesinin de davalı Mehmet olduğunu, davalı Mehmet'in ortaklığı devam ederken 18.08.2000 tarihinde ticaret siciline tescil edilen davalı şirketi kurduğunu, davalı şirketin kullandığı "HELVACILAR" ibaresinin müvekkilinin ticaret işletmesiyle iltibas meydana getirdiğini ileri sürerek, haksız rekabetin men'ine, davalı şirketin ticaret ünvanından " Helvacılar" kelimesinin terkinine, şimdilik 5.000.000.000.-TL maddi, 10.000.000.000.-TL manevi tazminatın tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekilleri, "HELVACILAR" ünvanını Helvacılar Kargo Taşımacılık olarak ilk kullananın müvekkili Mehmet olduğunu, iki ay için istenilen maddi tazminat miktarının fahiş olduğunu, manevi tazminat koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve kısmen benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı Mehmet'in taraf olma sıfatının olmadığı, davalı Mehmet'in davacı şirkette kurucu olarak hisse sahibi olmasına rağmen, davalı şirketi davacının tescilli ünvanı olan "HELVACILAR" ünvanını kullanarak kurması eylemi, aynı işin yapıldığı gözetilerek haksız rekabet teşkil ettiği, davalı şirket karı kadar maddi zarar oluştuğu, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçeleriyle, davalı şirket hakkındaki davanın kısmen kabulü ile, davalı şirketin haksız rekabetinin önlenmesine, ünvanındaki "HELVACILAR" kelimesinin çıkarılmasına, 2.215.198.439.-TL maddi tazminatın tahsiline, hükmün ilanına, davalı Mehmet hakkındaki davanın ise reddine karar verilmiştir.

Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.

1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-Dava, haksız rekabetin men'i ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir TTK.'nun 58'nci maddesinin ( d ) bendinde haksız rekabete maruz kalan ve iktisadi bakımdan zarara uğrayanların, kusur varsa zarar ve ziyanın tazmini isteyebileceği belirtildikten sonra, müteakip ( e ) bendinde, davacı lehine ve ( d ) bendi hükmünce tazminat olarak hakimin, haksız rekabet neticesinde davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına dahi hükmedebileceği belirtilmiştir. Tazminat ilkelerine göre, davacının gerçek zararını kanıtlaması zorunlu olup, bunun için davacı kendi defterlerine dayanabileceği gibi, davalı defterlerine dayanması da mümkündür. Gerçek zararın bu şekilde kanıtlanmaması durumunda dahi, haksız rekabetin yaptırımsız kalmaması için yasa koyucunun hakime takdir yetkisi tanıdığı anlaşılmaktadır. Ancak, bu takdir yetkisinin geniş manada olmayıp, "haksız rekabet neticesinde davalının elde etmesi mümkün görülen menfaat" ile sınırlı olduğunun kabulü, TTK.'nun 58/d maddesindeki düzenleme karşısında zorunludur.

Somut olayda, her iki tarafın kargo taşımacılık alanında faaliyet gösterdikleri ve davalının 10.08.2000 kuruluş tarihinden dava tarihine kadar 2.215.198.439.-TL net kargo geliri elde ettiği anlaşılmaktadır. Bu noktada önemli olan husus, davalı şirket karının tamamının haksız rekabet nedeniyle elde edilip edilmediğidir. Davalı karının tamamının haksız rekabet nedeniyle elde edildiğinin kanıtlanması gereklidir. Davalının ticari faaliyetleri nedeniyle elde ettiği karın tamamına tazminat olarak hükmedilmesi, şayet davalı, hakız rekabeti olmasaydı, hiçbir ticari iş yapamazdı, anlamına gelir ki, bu da ticari hayatın olağan akışına aykırı olup, bu durum karşısında davalı karının tamamının haksız rekabet nedeniyle elde edildiğini söylemek mümkün değildir.

O halde mahkemece, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde davacının isteyebileceği maddi tazminatın belirlenmesi için bu konuda uzman bilirkişilerden rapor alınması ve elde edilecek sonuca göre, uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

3-Kabul şekli bakımından da, davalılardan Mehmet hakkındaki dava reddedildiğine göre, hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı lehine denetlenebilir şekilde vekalet ücretine hükmedilmemesi dahi isabetli olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 nolu bentte gösterilen nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/2180

K. 2005/323

T. 27.1.2005

• ÜNVANA VAKİ TECAVÜZÜN MENİ DAVASI ( Davacının Uzun Yıllardır Kullandığı ve Ticret Sicili ile Patent Enstitüsüne Tescil Ettirdiği Ünvanın Davalı Tarafından Kullanılması Nedeniyle )

• MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Tescilli Ticaret Ünvanına Vaki Tecavüz Nedeniyle-Talep Edebilmek için Hukuka Aykırılığın Yeterli Olması-Ayrıca Kusur ve Kusurun Ağırlığının Araştırılmasına Gerek Olmaması )

• MANEVİ ZARAR TAYİNİ ( Manevi Tazminat Talebi için Hukuka Aykırılığın Yeterli Olması-Ancak Manevi Tazminata Hükmolunurken Koşulların Oluşup Oluşmadığı ve Miktar Tayinine İlişkin Kıstasların Hükümde Gösterilmesinin Gerekmesi )

• GEREKÇELİ HÜKÜM KURMA ZORUNLULUĞU ( Mahkemece Manevi Tazminata Hükmolunması Halinde Koşulların Oluşup Oluşmadığı ve Miktar Tayinine İlişkin Kıstasların Hükümde Gösterilmesinin Gerekmesi )

• HAKSIZ REKABET ( Haksız Eylemin Bir Türü Olması-Manevi Tazminat Talebi için Hukuka Aykırılığın Yeterli Olması-Ayrıca Kusur ve Kusurun Ağırlığının Araştırılmasına Gerek Olmaması )

1086/m.388

818/m.49

6762/m.54,56,58

ÖZET : Haksız rekabet, haksız eylemin bir türü olması itibarıyla BK.nun 49. maddesinde 04.05.1988 tarih ve 3444 sayılı yasanın 8. maddesi ile değiştirilen hükmünde manevi tazminat talebi için hukuka aykırılık yeterli olup, ayrıca kusur ve kusurun ağırlığının da araştırılmasına gerek yoktur. Ancak, davacının manevi zarara ne şekilde uğradığı ve uğranılan manevi zararın miktarının belirlenmesinde hangi kıstasların uygulandığı karar gerekçesinde açıklanmamıştır. O halde mahkemece, TTK.nun 58/1-e maddesi yollaması gereğince BK.nun 49. maddesinde öngörülen manevi tazminat verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktar tayinine ilişkin kıstaslarında belirlenmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Sakarya Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 17.12.2003 tarih ve 2002/684-2003/859 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 25.01.2005 günde taraf avukatları tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dava dosyası için Tetkik Hakimi Ali Orhan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin uzun yıllardan beri "Güleryüz" unvanını kullandığını 31.12.1996 tarihinde sanayi odasına, 08.01.1997 tarihinde Ticaret Sicili'ne, ayrıca 24.04.2000 tarihinde de aynı ibareyi marka olarak Patent Enstitüsü nezdinde tescil ettirdiğini, davalının aynı ibareyi unvanında kullanmak suretiyle tescilli unvana tecavüzde bulunulduğunu ve haksız rekabet kastıyla hareket edildiğini ileri sürerek, unvana vaki tecavüzün men'i ve davalının unvanındaki "Güleryüz" ibaresinin çıkartılmasını, 3.000.000.000 TL. manevi tazminatın davalıdan tahsilini, hükmün ilanını istemiştir.

Davalı, "Güleryüz Saatçilik" unvanı ile 25 yıldır adi şirket şeklinde faaliyette bulunduğunu, davacının ise 31.12.1996 yılında kurulduğunu, davacının faaliyet alanının kuyumculuk ile ilgili olmasına karşın kendisinin saat satış ve tamiri ile ilgilendiğini, her iki unvan arasında yazım ve görsel olarak benzerlik bulunmadığını, manevi tazminatın koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, sunulan ve toplanan kanıtlara, tanık anlatımlarına ve bilirkişi raporuna göre, davacı şirketin 1997 yılında kurulduğu ve "Güleryüz" ibaresini 2000 yılında marka olarak tescil ettirdiği, şirketin yönetim kurulu başkanı Sıtkı Bedir'in 04.02.1971 tarihinden bu yana "Penguen Naylon İplik Güleryüz Kuyumcusu" unvanı ile Ticaret Odası'na kayıtlı faaliyeti bulunduğu, yine yönetim kurulu üyesi Rıfkı Bedir'in 08.01.1981 tarihinde "Güleryüz Tuhafiye-Güleryüz Kuyumculuk" unvanı ile Ticaret Odası'na kayıtlı faaliyeti olduğu, davalının ise 24.07.1978 tarihinde saat tamircileri ve elektronikçiler odasına kayıtlı olduğu, davacı şirketin yönetim kurulu başkanının "Güleryüz" ibaresini davalıdan önce kullanmaya başladığı gerekçesiyle davalının davacı unvanına vaki tecavüzünün önlenmesi ile "Güleryüz" ibaresini kullanmasının yasaklanmasına, 2 milyar TL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmiştir.

Kararı, davalı temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalının "Güleryüz" tescilsiz unvanını davacıdan önce kullandığını kanıtlayamamış olmasına, davacı şirketin iştigal konularında yer almamakla beraber fiilen saat satım/tamir işlerini yaptığının belirlenmiş bulunmasına, davalının işyerinde "Güleryüz" ibaresini tescilsiz unvan olarak kullandığının anlaşılmasına göre yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Dava dilekçesinde davacının "Güleryüz" ibaresini marka olarak da tescil ettirdiği ve Türk Patent Enstitüsü'nden tescil belgesi aldığı belirtilmiş olmasına rağmen, somut olarak tescilli ticaret unvanına tecavüz olgusuna dayanılarak manevi tazminat isteminde bulunulmuştur. O halde TTK.nun 56. maddesinde öngörülen haksız rekabetin varlığı saptandığına göre aynı yasanın 54. maddesi gereğince manevi tazminat istenmesi mümkündür.

Haksız rekabet, haksız eylemin bir türü olması itibarıyla BK.nun 49. maddesinde 04.05.1988 tarih ve 3444 sayılı yasanın 8. maddesi ile değiştirilen hükmünde manevi tazminat talebi için hukuka aykırılık yeterli olup, ayrıca kusur ve kusurun ağırlığının da araştırılmasına gerek yoktur. Ancak, davacının manevi zarara ne şekilde uğradığı ve uğranılan manevi zararın miktarının belirlenmesinde hangi kıstasların uygulandığı karar gerekçesinde açıklanmamıştır. O halde mahkemece, TTK.nun 58/1-e maddesi yollaması gereğince BK.nun 49. maddesinde öngörülen manevi tazminat verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktar tayinine ilişkin kıstaslarında belirlenmesi gerekir iken, bu konuda HUMK.nun 388/3 ncü maddesine aykırı olarak herhangi bir gerekçe gösterilmeden hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, taraf vekilleri duruşmaya gelmediğinden duruşma vekillik ücreti takdirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.01.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/5537

K. 2005/2172

T. 7.3.2005

• TİCARET ÜNVANINA TECAVÜZ NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Manevi Tazminata Hükmedilmesi İçin Hukuka Aykırılığın Varlığının Yeterli Olması - Kusurun Özel Kasta veya Ağırlığa Bağlı Olmasının Aranmaması )

• HAKSIZ REKABET NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Davacının Yanında İşyeri Açarak Aynı Ticaret Ünvanını Kullanmak - Kusurun Özel Kasta veya Ağırlığa Bağlı Olmasının Aranmaması )

• MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Ticaret Ünvanına Tecavüz Suretiyle Haksız Rekabet Nedeniyle - Manevi Tazminata Hükmedilmesi İçin Hukuka Aykırılığın Varlığının Yeterli Olması - Kusurun Özel Kasta veya Ağırlığa Bağlı Olmasının Aranmaması )

6762/m.58

818/m.49

ÖZET : Dava, ticaret unvanına tecavüzün önlenmesi, haksız rekabetin tespiti ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Davalının aynı konuda faaliyette bulunmak üzere davacının iş yerinin hemen yanına açmış olduğu satış mağazasında hiçbir haklı neden olmaksızın ona ait unvanı kullandığı, haksız rekabette bulunduğu ve yapılan ihtara rağmen unvana tecavüzünü devam ettirdiği hususları dosya kapsamı ile sabit bulunmuştur. Davacı vekili, haksız rekabetin tespit ve önlenmesi yanında TTK.nun 58/e maddesi hükmüne dayanarak manevi tazminat da talep etmiştir. Anılan yasa hükmünün yollama yaptığı BK nun BK.nun 49'uncu maddesi uyarınca, manevi tazminat için hukuka aykırılığın varlığı yeterli olup, ayrıca kusurun özel bir kasta veya ağırlığa bağlı olması şart değildir. O halde mahkemece,davalının eyleminin hukuka aykırılığı tespit edildiğine göre, somut olayın özellikleri de dikkate alınarak uygun miktarda manevi tazminatın hüküm altına alınmaması doğru görülmemiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir Asliye 2. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 13.11.2003 tarih ve 2002/506-2003/995 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalının müvekkilinin 'N. Parfüm Center' işletme unvanıyla 1999 yılından beri kozmetik, parfümeri alanında faaliyet gösterdiği işyerinin hemen yanına aynı konuda faaliyette bulunmak üzere işyeri açtığını, açılışta 'N. Parfümeri Buraya Taşındı' ibareli afiş astığını, zabıtanın ceza uygulaması sonucu ilanın kaldırıldığını, daha sonra müvekkili unvanını işyerinin çeşitli yerlerine yazdığını, bu durumun mahkeme kararıyla tespit edildiğini, çekilen ihtarın sonuçsuz kaldığını ileri sürerek, haksız rekabetin tespit ve men'ine, ticaret unvanına tecavüzün önlenmesine, unvanın davalı işyeri ve kayıtlarından silinmesine, 5 milyar TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davaya yanıt vermemiştir.

Mahkemece, iddia, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların aynı alanda iş yaptıkları, işyerleri arasında iki dükkan mesafesi bulunduğu, davacı ve davalının 'N. Parfüm' unvanlarını kullandıkları, davacının 1999 yılından beri kullandığı unvanını 2001 yılında esnaf siciline kaydettirdiği, 'N.' ibaresinin ayırıcı unsur olduğu, davalının kullanmaya dair bir belge sunmadığı,haksız rekabet eylemini gerçekleştirdiği, ticari itibarı zedeleyici ibarelere yer vermediği, manevi tazminat istenemeyeceği gerekçesiyle,davalının unvanında 'N.' kelimesini kullanmasının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, bu ibarenin davalının iş yerinden ve unvanından silinmesine, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, ticaret unvanına tecavüzün önlenmesi, haksız rekabetin tespiti ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

Davalının aynı konuda faaliyette bulunmak üzere davacının iş yerinin hemen yanına açmış olduğu satış mağazasında hiçbir haklı neden olmaksızın ona ait unvanı kullandığı, haksız rekabette bulunduğu ve yapılan ihtara rağmen unvana tecavüzünü devam ettirdiği hususları dosya kapsamı ile sabit bulunmuştur. Davacı vekili, haksız rekabetin tespit ve önlenmesi yanında TTK.nun 58/e maddesi hükmüne dayanarak manevi tazminat da talep etmiştir. Anılan yasa hükmünün yollama yaptığı BK nun 49'uncu maddesinde açıklanan şartların varlığı halinde manevi tazminatın da hüküm altına alınması gerekir. 3444 sayılı Yasa ile değişik BK.nun 49'uncu maddesi uyarınca, manevi tazminat için hukuka aykırılığın varlığı yeterli olup, ayrıca kusurun özel bir kasta veya ağırlığa bağlı olması şart değildir. O halde mahkemece,davalının eyleminin hukuka aykırılığı tespit edildiğine göre, somut olayın özellikleri de dikkate alınarak uygun miktarda manevi tazminatın hüküm altına alınmaması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın,davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 07.03.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/5794

K. 2005/2583

T. 21.3.2005

• HAKSIZ REKABET NEDENİYLE TAZMİNAT ( Tek Satıcılık Sözleşmesine Aykırılık - Davanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde Görülmesini Gerektir Koşulların Oluşmaması )

• TEK SATICILIK SÖZLEŞMESİNE AYKIRILIK ( Tazminat İstemi/Davanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde Görülmesini Gerektir Koşulların Oluşmaması - TTK. Md. 56 ve BK. Hükümlerine Göre Çözümleneceği )

• TAZMİNAT TALEBİ ( Tek Satıcılık Sözleşmesine Aykırılık ve Haksız Rekabet Nedeniyle - Davanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde Görülmesini Gerektir Koşulların Oluşmaması )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Tek Satıcılık Sözleşmesine Aykırılık ve Haksız Rekabet Nedeniyle Tazminat İstemi - Asliye Ticaret Mahkemesinde Görüleceği )

KHK-556/m. 71

6762/m. 56

ÖZET : Dava, tek satıcılık sözleşmesine aykırılık ve haksız rekabet nedeniyle meydana gelen zararının tazmini istemine ilişkindir. Olaya uygulanması gereken kanun hükümleri TTK.nun 56 vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet hükümleri ile Borçlar Kanunu hükümleri olup, davanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde görülmesini gerektirecek şekilde Markalar hakkındaki KHK. veya Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa dayalı bir talep bulunmamaktadır. O halde mahkemece işin esasına girilerek meydana gelecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 7. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 25.12.2003 tarih ve 2002/597-2003/889 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılardan M. Büro Otomasyon Komputer Sis. San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile davalı M. Ltd. Şti. arasında, davalı şirketi diğer davalılar C. ve H.'nin temsil ettiği 17.05.1995 tarihli ve PC-DOCS ürünlerinin Türkiye dağıtımını tek başına müvekkil şirketin yürüteceğine dair sözleşme imzalandığını, davalı M. Ltd. Şti.nin bu sözleşme uyarınca katılması gereken hiçbir masrafa katılmadığı gibi davalı şirket temsilcilerinin davalı D. Ltd. Şti.nin isminin İ. Ltd. Şti. olarak değiştirilip PC-DOCS ürünlerini Türkiye'de satmaya başlamak suretiyle hem akte aykırılık hem de haksız fiil teşkil edecek şekilde hareket ettiklerini ileri sürerek, davalılarının haksız rekabetinin tespit ve önlenmesini, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan şimdilik ( 10.000 ) ABD Dolarının davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı M. Ltd. Ştİ. temsilcisi duruşmalara katılmamış ve savunmada bulunmamış, diğer davalılar vekili ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, davanın haksız rekabetinin önlenmesi istemine ilişkin olduğu, HSYK.nun 15.10.2003 tarih 436 sayılı kararı ile 556 sayılı KHK.nin 71. maddesinde belirtilen ve ihtisas mahkemesi niteliğindeki Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurulduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiştir.

Kararı, davalılar D. Ltd. Şti. C. S., H. İ. ve İ. Ltd. Şti. vekili temyiz etmiştir. Dava, tek satıcılık sözleşmesine aykırılık ve haksız rekabet nedeniyle meydana gelen zararının tazmini istemine ilişkindir.

Davacının yukarıda açıklanan anlatımlarından, olaya uygulanması gereken kanun hükümlerinin TTK.nun 56 vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet hükümleri ile Borçlar Kanunu hükümleri olup, davanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde görülmesini gerektirecek şekilde Markalar hakkındaki KHK. veya Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa dayalı bir talep bulunmamaktadır. O halde mahkemece işin esasına girilerek meydana gelecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar D. Ltd. Şti., C. S., H. İ. ve İ. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.03.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

20. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/4516

K. 2004/199

T. 27.1.2004

• HAKSIZ FİİL NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Gazetede Ürün Kötülenmesi Üzerine İtibarın Zedelenmesi - Görevli Mahkeme )

• GAZETEDE ÜRÜN KÖTÜLENMESİYLE İTİBARIN ZEDELENMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Görevli Mahkeme )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Gazetede Ürün Kötülenmesi Üzerine İtibarın Zedelenmesi Nedeniyle Tazminat Davasında )

• ÜRÜNÜN GAZETEDE KÖTÜLENMESİ ÜZERİNE İTİBARIN ZEDELENMESİ ( Tazminat Davasında Görevli Mahkeme )

• TAZMİNAT DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME ( Gazetede Ürünün Kötülenmesi Nedeniyle İtibarın Zedelenmesi )

6762/m.57/1

818/m.41

ÖZET : Gazetede ürün kötülenmesi üzerine itibarın zedelenmesi nedeniyle istenen tazminat Borçlar Hukuku kapsamında haksız fiilden doğan bir yaptırımdır. Bu nedenle davanın asliye ticaret mahkemesinde açılması gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat hukukuna ilişkin davada İstanbul 5. Asliye Ticaret ile 8. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Dava; eve hırsız girmesi olayının Kale kilit yüzünden gerçekleştiği şeklinde şirket ürünlerini küçültücü haber yayımlaması nedeniyle açılan tazminat istemine ilişkindir.

Davanın bu niteliği itibariyle gazetede ürün kötülenmesi sebebiyle itibarın zedelenip tazminat istendiğine göre, Türk Ticaret Kanununun 57/1. maddesi ile ya da haksız fiilden dolayı Borçlar Kanununun 41. maddesinden kaynaklandığı ve fikri sınai haklar mahkemesini ilgilendirmeyeceği anlaşıldığından, davanın asliye ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.

SONUÇ : Yukarıda belirtilen nedenlerle; HUMK'nın 25. ve 26. maddeleri gereğince İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin merci tayinine 27.01.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1988/2889

K. 1989/2929

T. 15.5.1989

• TİCARİ REKABET ( Yanlar Tacir Olmadığından Davada Ticari Rekabetten Söz Edilememesi )

• HAKSIZ EYLEM ( Yanlar Tacir Olmadığından Davada Ticari Rekabetten Söz Edilememesi )

• TACİR OLMA ŞARTI ( Ticari Rekabetten Söz Edilebilmesi Şartı )

818/m.48

6762/m.56,65

ÖZET : Ticari işlere ait olan haksız rekabet hakkında Türk Ticaret Yasası hükümleri saklıdır. Yanlar ve özellikle davalı yan tacir olmadığından davada bir ticari rekabet söz konusu olamaz.

DAVA : Kemal ile Alanya Deretürbeninas Köyü vs. arasındaki davadan dolayı, ( Alanya İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi )nce verilen 06/04/1988 gün ve 1266-114 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı fırın ( gayrimenkul ) sahibi olup işleticisi değildir. Bu durumu itibariyle tacir sıfatı yoktur. Davalılar ise, köy tüzel kişiliğiyle köy muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri olup onlar da tacir değildir. Davanın konusu ise, köy tüzel kişiliğinin davacının fırınının ön kısmında yeni bir fırın inşa ettirmek suretiyle davacı fırınının çarşı ile bağlantısının kesilmesi nedeniyle fırınının kiraya verilmesine engel olunacağından bahisle bunun bir haksız fili olduğu, kiraya verememek suretiyle zarara uğradığı iddiasıyla davalının fırının yıktırılmasına, zarar olarak mahrum kaldığı 100.000. TL kira parasının ve 1.000.000.- lira manevi tazminatın tahsili isteminden ibarettir. Görüldüğü üzere, taraflar tacir olmadığı gibi dava da haksız fiile dayanarak açılmıştır.

Davacı, 13/03/1987 tarihli dilekçesinde de ( 1 nolu bendi ) davasının haksız eyleme dayandığını belirtmiş ancak, 3. Sahifesinde eylemin bir haksız rekabet durumunu da meydana getirdiğini ek bir gerekçe olarak ileri sürmüştür.

Mahkemece de olayın haksız bir rekabet olduğu şekilde bir tavsif yoktur. Aksine haksız rekabetin söz konusu olmadığı açıkça belirtilmiştir.

Diğer yandan, T. Ticaret Kanunu 56-65. maddelerinde haksız rekabeti düzenlemiş, ancak BK.nun 48. maddesini kaldırmamıştır. Bu suretle tacirler arasındaki haksız rekabete TTK. hükümleri, tacir olmayanlar ( iki berber gibi ) arasındaki haksız rekabete ise BK.nun 48. maddesi uygulanacaktır. Nitekim; T.T. Kanununun tasarısında, BK.nun 48. maddesinin kaldırılması öngörüldüğü halde, komisyon"ticari sahadaki haksız rekabet için konulmuş bulanan haksız rekabet hükümleri iktisadi hayatın diğer sahalarında tatbik yeri bulamayacağından BK.nun 48. maddesinin kaldırılması teklifinin uygun görmediğini" belirtmiş , ancak "BK.nun 48. maddesindeki hükümle yeni TTK. arasındaki tatbik sahası farkını belirtmek üzere BK.nun 48. maddesine bir fıkra eklenmesini uygun bulmuş ve 6763 sayılı TTK. Mer'iyet ve Tatbik Şekli Hakkında Kanunun 41/11-a maddesi ile BK.nun 48. maddesine "ticari işlere ait olan haksız rekabet hakkında T.T.K. hükümleri mahfuzdur" fıkrası eklenmiştir. Bu suretle ticari haksız rekabet ile ticari olmayan haksız rekabet birbirinden açık bir biçimde ayrılmış bulunmaktadır ( Bkz. Prof. Dr. Yaşar Kara yalçın, Ticaret Hukuku, 1968, 1 giriş, Ticari İşletme, sh. 447, 450 ve devamı ). Ticari haksız rekabetin tacirler arasında söz konusu olabileceği aşikardır. TTK.nun 4. maddesi de her iki taraf için ticari iş sayılan davaların ticari dava olabileceğini belirtmiştir.

Bu durum ve yukarıdaki açıklamalar karşısında, taraflar ve özellikle davalı taraf tacir olmadığından ve dava da bir ticari rekabet söz konusu olmadığından, dava ister gayri ticari haksız rekabet, veya ister iddia gibi haksız fiil olsun, her iki halde de dosyanın temyizen incelenmesi Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin görevine girdiğinden ve fakat adı geçen daire daha önce görevsizlik kararı ile dosyayı 1. Hukuk Dairesi'ne gönderdiğinden, Daireler arasındaki görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Yüksek Birinci Başkanlığa gönderilmesi gerekmiştir.

Sonuç : Daireler arasındaki görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Yargıtay Yüksek Birinci Başkanlığı'na gönderilmesine, 15/05/1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

No comments: