Thursday, October 19, 2006

VIII. HAFTA - TICARET UNVANI – ISLETME ADI

TICARI ISLETME HUKUKU

TICARET UNVANI – ISLETME ADI ”

VIII. HAFTAYA KONU

YARGITAY KARARLARI

TİCARET ÜNVANI
İŞLETME ADI



MERCİİ

E. YIL

E. NO

K. YIL

K. NO

KARAR TARİHİ


1

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2003

14203

2004

8842

27.09.2004


2

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2003

2825

2003

9393

16.10.2003


3

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2003

2301

2003

8221

23.09.2003


4

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2002

342

2002

3318

09.04.2002


5

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2002

3988

2002

6575

25.06.2002


6

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

2002

4791

2002

5497

18.03.2002


7

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2001

9540

2002

1388

19.02.2002


8

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

2000

11-919

2000

928

31.05.2000


9

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

2000

11-827

2000

808

26.04.2000


10

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2000

2077

2000

2686

06.04.2000


11

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

1998

1472

1998

2830

27.04.1998


12

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

1997

8668

1997

8602

25.11.1997


T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/9540

K. 2002/1388

T. 19.2.2002

• HAKSIZ TECAVÜZÜN MENİ ( İşletmenin Adına Yapılan Tecavüzün Meni İstemi )

• İŞLETMENİN ADINA YAPILAN TECAVÜZÜN MEN'İ ( Ticaret Ünvanının Başkası Adına Tescili Halinde Kanuna Uygun Şekilde Değiştirilmesinin İstenebilmesi )

• TİCARET ÜNVANININ BAŞKASI ADINA TESCİLİ ( Tescil Talebinin Meninin Talep Edilebilmesi )

• TAZMİNAT DAVASI ( Ticaret Ünvanı Kanuna Aykırı Olarak Başkası Tarafından Kullanılan Kimsenin Zarar Görmesi Durumunda Bunun Tazminini İsteyebilmesi )

6762/m.54,55

ÖZET : Ticaret ünvanı kanuna aykırı olarak başkası tarafından kullanılan kimse, bunun men'ini ve haksız kullanılan ticaret ünvanı tescil edilmiş ise kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini veya zarar görmüş ise kusur halinde bunun da tazminini isteyebilir. Ayrıca işletme sahibini hedef tutmaksızın doğrudan doğruya işletmeyi tanıtmak ve benzer işletmelerden ayırt etmek için kullanılan adların da sahipleri tarafından tescil ettirilmesi lazımdır.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 13.6.2001 tarih ve 2000/1298-2001/565 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı-karşı davalı tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 19.2.2002 günde davacı karşı davalı avukatı Hakan Yıldırım ile davalı karşı davacı avukatı İlker Ünsever gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Ulus tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili adına tescilli ticari unvan ile daha sonra davalı tarafından tescil ettirilen ticari unvan ve "Asist Line" işletme adı arasında iltibas bulunduğunu ileri sürerek, haksız tecavüzün tespiti, meni ve davalı unvan ve işletme adının sicilden terkinini talep ve dava etmiş, karşı davanın reddini istemiştir.

Davalı vekili, unvanlarında yer alan A.L ibrelerinin "Assist Line" sözcüğünün açılımını ifade ettiğini, sektör farklılığı nedeniyle unvanlardaki benzerliğin iltibasa yol açmayacağını; ancak müvekkili tarafından tescil ettirilen "Assist Line" işletme adının karşı tarafça kullanılmasının sıkıntı yarattığını savunarak davanın reddini istemiş, karşı davada ise, işletme adına tecavüzün meni talebinde bulunmuştur.

Mahkemece toplanan delillere göre, davacı şirketin unvan tescilinin daha önce olduğu ve davalı unvanındaki "A.L." harflerinin iltibasa neden olacağı; ancak "Assist Line" sözcüğünün davalı adına tescilli olduğu ve terkin isteminin dayanağı ile davacı tarafın bu sözcüğü kullanmasını haklı kılacak nedenlerin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalı unvanındaki "A.L." harflerinin davacı unvanına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, tecavüzün önlenmesine ve bu harflerin davalı unvanından terkinine; birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davacı-karşı davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, ticaret unvanı ve işletme adlarının sicilden terkinleri ile tecavüzlerin meni istemlerine, birleşen karşı dava ise, işletme adına tecavüzün meni istemine ilişkindir. Mahkemece, davada, ticaret unvanına tecavüzün mani ve davalı unvanındaki iltibasa konu ibarenin sicilden terkinine, birleşen davada ise işletme adına tecavüzün menine dair hüküm kurulmuştur. Temyiz incelemesine getirilen uyuşmazlık, işletme adının terkini istemi ile bu işletme adına dayalı olarak bu kez terkin istemi yönelten tarafın tecavüzünün meni istemlerine dairdir. Davalı işletme adı sicile tescilli olup, davacının ise tescili yapılmamıştır.

TTK'nun 55. maddesinde, işletme adının korunması hükümleri konusunda ticaret unvanı ile ilgili hükümlere madde belirtilerek atıflar yapılmış olup, aynı yasanın 54. maddesinde, haksız olarak kullanılan unvanın değiştirilmesinin veya sicilden terkininin istenmesi imkanı tanınmıştır. Bu durumda, yanlar arasındaki çekişme, "Assist Line" işletme adını kullanma hakkına dair önceliğin kimin tarafından sağlandığı noktasında toplanmaktadır.

Dava dosyasındaki 3.8.1999 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi örneğinde görüleceği üzere, davacı şirketin tescil ilanı yapılırken, şirketin anasözleşmesi de yayınlanmış ve anasözleşme başlığında, "Assist Line Yardım Servis AŞ anasözleşmesi" ibareleri kullanılmıştır. Yine dosyadaki gazete ve dergi kupürlerinden görüleceği üzere, davacı şirketin kuruluşu ile beraber, yaygın bir tanıtım ve reklam faaliyetlerinin yürütüldüğü, günlük gazeteler ve ekonomi dergilerinde davacı şirketle ilgili, özellikle ilk Türk asistan şirketi olduğu belirtilerek haber ve yorumların yapıldığı, bütün bu faaliyetlerde ise davacının "Assist Line" işletme adıyla yer aldığı anlaşılmaktadır. Davalı şirket ise, davacı şirketin tescil ilanından yaklaşık bir buçuk ay sonra kurulmuş, işletme adını da davacının kuruluş tescil ilanından yaklaşık iki buçuk ay sonra ortaklar kurulu kararı ile almıştır. Bu durumda, davacının davalıya göre dava konusu işletme adını kullanma hakkında önceliğinin olduğu açıktır. Hatta davalının, davacı tarafından kullanılan ve tescil ilanında yer alan "Assist Line" işletme adından haberdar olmadan bu adı tescil ettirdiği dahi söylenemeyecektir.

O halde, mahkemece, davacının işletme adının terkini isteminin dahi kabulü gerektiği gözetilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davacı-karşı davalı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı-karşı davalı yararına BOZULMASINA, 250.000.000.-TL duruşma vekillik ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalı Al Servis Destek Hizm.A.Ş.'ye verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.2.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1998/1472

K. 1998/2830

T. 27.4.1998

• HAKSIZ REKABETİN TESPİTİ VE MENİ DAVASI ( Davalının Davacının Oluşturduğu İtimat ve Emniyetten Yararlanarak Marka ve Ünvanını Kullanarak Haksız Kazanç Elde Etmesi Nedeniyle )

• TİCARET ÜNVANINA TECAVÜZ ( Davalı ve Davacının Ortak Olduğu Şirket Unvanı Davacıya Devredilmediğinden Daha Sonra Her İki Ortağında Bu Ticaret Unvanını Kullanabileceğinin Kabulünün Gerekmesi )

• HAKSIZ REKABET ( Daha Önce Aynı Şirketin Ortağı Olan Davalı ve Davacının Ortaklıktan Ayrıldıktan Sonra Şirketin Ticaret Ünvanını Kullanma da Eşit Hakka Sahip Olması )

• ŞİRKET ORTAKLARININ TESCİLLİ UNVANI KULLANMASI ( Feshedilmeyen Şirketin Ortaklarının Anlaşmazlık Yüzünden Ayrılmaları Halinde Her Ortağın Şirket Unvanını Kullanma Hakkına Sahip Olması )

6762/m.41,42,43,54

ÖZET : Davacı, Mustafa Özel ile davalı Mehmet Özel "Özel Manifatura Koll. Şti."nin ortakları olup, şirketin "özel" ünvanını davacıya devrettiği belli değildir. Dosya kapsamından kollektif şirketin fesh edilmeyip, halen tüzel kişiliğinin devam ettiği, ortaklar arasındaki anlaşmazlık nedeniyle davacının 23.8.1994 tarihinde "Özel Manifatura", davalının ise bilahare "Özel Mağaza" ünvanlı ticari işletmeleri açtıkları anlaşılmaktadır. Halen faal olan şirketin ortağı olan davacının davalıdan önce "Özel" ünvanlı işletmeyi açması davacıya bir üstün hak vermeyip, her iki ortağın da kollektif şirket ünvanı olan "Özel" kelimesini kullanabileceği düşünülerek, davanın reddine karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 2.12.1997 tarih ve 852-692 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin uzun yıllardan beri "özel" ünvanı ve tescilli markası ile faaliyette bulunduğunu, davacının kardeşi olan davalının ise müvekkilinin oluşturduğu itimat, emniyet ve samimiyetten yararlanarak "özel" ve "özel mağaza" marka ve ünvanını kullanmaya başladığını, bu şekilde haksız kazanç temin ettiğini iddia ederek, fazlaya ve diğer haklarına ilişkin talepleri saklı tutarak "özel" ve "özel mağaza" ünvan ve markasını kullanan davalının haksız rekabet içinde olduğunun tesbiti ile men'ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacı ile davalının da önceden ortağı olduğu Özel Manifatura Koll. Şti.nin bulunduğu binanın müvekkiline ait olup, kira parasının ödenmemesi üzerine şirketin binadan tahliye edildiğini, müvekkilinin kendi taşınmazında kendi soyadını taşıyan mağaza açtığını, halen kollektif şirkette 1/4 pay sahibi olan davalının eyleminin haksız rekabet olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; iddia, savunma, marka tescil belgesi, ticaret sicil kaydı, tanık beyanı ve bilirkişi raporuna göre, davalının kullandığı tabelalarda, paketlerde, poşetlerde görenleri yanılgıya düşürecek şekilde "özel mağaza" ifadesini kullandığı, eyleminin bu hali ile haksız rekabet oluşturduğu gerekçesiyle, davalının haksız rekabetinin tesbitine ve önlenmesine karar verilmiştir.Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

Davacı, Mustafa Özel ile davalı Mehmet Özel "Özel Manifatura Koll. Şti."nin ortakları olup, şirketin "özel" ünvanını davacıya devrettiği belli değildir. Dosya kapsamından kollektif şirketin fesh edilmeyip, halen tüzel kişiliğinin devam ettiği, ortaklar arasındaki anlaşmazlık nedeniyle davacının 23.8.1994 tarihinde "Özel Manifatura", davalının ise bilahare "Özel Mağaza" ünvanlı ticari işletmeleri açtıkları anlaşılmaktadır. Halen faal olan şirketin ortağı olan davacının davalıdan önce "Özel" ünvanlı işletmeyi açması davacıya bir üstün hak vermeyip, her iki ortağın da kollektif şirket ünvanı olan "Özel" kelimesini kullanabileceği düşünülmeden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçesiyle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.4.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/2077

K. 2000/2686

T. 6.4.2000

• TİCARET ÜNVANINDA İLTİBASA SEBEP OLMAK

• HAKSIZ REKABET ( Ticaret ünvanında iltibas )

• "ÖZ" EKİ ( Ticaret ünvanında iltibas )

• SOYADININ TİCARET ÜNVANI OLARAK KULLANILMASI ( İltibasa sebep olmadan )

6762/m.41,48,56

ÖZET : Ticaret ünvanının iltibasa yol açmayacak şekilde değiştirilmesi suretiyle, haksız rekabetin önlenmesi davasında; mahalli mahkemece:

Davalının da ticari ünvanın da soy ismini kullanabilmesinin kullanılmasının sağlanması gerektiği belirtilerek, davalının kullandığı "Özçayan Emlak Ticaret" ünvanının, iltibasa yer vermeyecek hali ile aynı büyüklük ve punto harfler kullanarak "Özçayan Emlak" olarak değiştirilmesine, dair verilen karar isabetlidir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın Denizli Asliye 3.Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 7.12.1999 tarih ve 1999/116-850 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekilleri dava dilekçesinde müvekkillerinin Haziran 1980 den bu yana "ÇAYAN EMLAK" adı altında 17.1.1996 tarihinde 14395 no ile ticaret ünvanına tescil edilmek suretiyle gayrimenkul alım satımına aracılık hizmeti verdiğini, müvekkillerinin uzun yıllardır ünvanını tanınır hale getirdiğini, ÇAYAN emlak adının müvekkillerini piyasada aynı konuda faaliyet gösteren diğer işletmelerden ayırt ettiğini, davalının ÖZÇAYAN EMLAK adı altında aynı faaliyet konusu ile ünvanını sicile işletmek suretiyle başladığını ( 6.1.1999 ); müvekkilinin ünvanını, davalı aldatıcı ve yanıltıcı saiklerle "ÇAYAN" isminin önüne "ÖZ" sözcüğünü ekleyerek taklit ettiğini, bu eylemin haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkilinin tacir olması nedeniyle ticaret ünvanını kullanma hakkına sahip olduğunu, haksız rekabete karşı korunmasının da gerektiğini belirterek, maddi ve manevi tazminat haklarını da saklı tutarak, davalıya ait ticaret ünvanının iltibasa yol açmayacak şekilde değiştirilmesi suretiyle, müvekkilinin ticaret ünvanına yapılan tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesini, talep ve dava etmiştir.

Davalı taraf, kendi soyadının da ÇAYAN olduğunu davacı ile önceden resmi olmayarak ortaklıklarının bulunduğunu, ancak ayrıldıklarını, herhangi bir delil göstermeyeceğini, tanık ta dinletmeyeceğini, dava kabul edilip isim değiştirilirse mağdur olacağını, davacının zararını karşılaması gerektiğini bu nedenle davayı kabul etmediğini, reddini talep ederek savunma yapmıştır.

Mahkemece, iddia savunma, toplanan tüm delillere ve bilirkişi raporuna göre davalının uzaktan fark edilmeyecek şekilde öz sözcüğünü yazarak Çayan Emlak ismini kullanmak suretiyle iltibasa neden olduğu, davacıya ait ticaret ünvanına benzetildiğini, andırılmış ve her iki ünvanın ayırt edilemeyecek şekilde karıştırılmasına neden olunduğu, fonatik ve kulakta bıraktığı izlerin her iki ticaret ünvanı arasında karışıklığa neden olacağı, tanık anlatımlarına göre iltibasın varlığının açıklandığı, davalının da soy isminin Çayan olduğu bu nedenle davalının soy isminin ünvanında kullanmasının engellenemeyeği, iltibasa yer vermeyecek şekilde davalının da ticari ünvanında soy isminin kullanmasının sağlanması gerektiği belirtilerek, davalının kullandığı Özçayan Emlak Ticaret ünvanın, iltibasa yer vermeyecek hali ile aynı büyüklük ve punto harfler kullanılarak Özçayan Emlak olarak değiştirilmesine , böylece davacının ticaret ünvanına yapılan tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesine karar verilmiştir.

Kararı, davalı taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı tarafın tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davalı tarafın bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1997/8668

K. 1997/8602

T. 25.11.1997

• TİCARET ÜNVANINI KULLANMA HAKKI ( Yöntemine Uygun Biçimde Tescil ve İlan Edilmiş Olan Ticaret Ünvanı Kullanma Hakkının Münhasıran Sahibine Ait Olması )

• HAKSIZ KULLANILAN TİCARET ÜNVANININ SİLİNMESİ ( Ticaret Ünvanını Kullanma Hakkı Kendisinde Olan Şahsın Diğer Ünvanın Silinmesini ve Değiştirilmesini İsteyebilmesi )

• TİCARET ÜNVANININ DEĞİŞTİRİLMESİ VEYA SİLİNMESİ

6762/m.52,54

ÖZET : Yöntemine uygun biçimde tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı, münhasıran sahibine ait olup, bu unvanın hukuka aykırı olarak başkası tarafından kullanılması halinde unvan sahibi bunun önlenmesini ve haksız kullanılan ticaret unvanının tescilli olması halinde değiştirilmesini veya silinmesini isteyebilir.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.6.1996 tarih ve 1399-593 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 4.2.1997 gününde taraf avukatları tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu kerre ikmalen gelmekle dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, 1983 yılında kurulan müvekkili şirketçe üretilip pazarlanan tekstil ürünlerinde kullandığı "Selteks" markasını 1989 yılında tescil ettirdiğini, davalının da müvekkiline ait tescilli markayı ve ticari unvanı kullanmak suretiyle haksız rekabet ve marka ile ticaret unvanına tecavüzde bulunduğunu ileri sürerek, davalının haksız rekabetinin önlenmesini, "Selteks" ibaresinin davalı unvan ve markasından terkinini, ( 50.000.000 ) TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini ve hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, müvekkili şirketin, davacıdan daha önce kurulduğunu, tarafların iştigal konularının farklı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı şirketin tescilli unvanının, davacınınkinden daha önceye dayandığı ve ürünlerinde "Selteks" markasını kullanarak davacının tescilli markasına tecavüzde bulunduğu iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Aynı konuda ( giyim ürünleri ) imal eden davacı taraf, yaklaşık aynı tarihlerde kurularak tescil edilmiş, davacının tescilinin ilan tarihi 24.6.1983, davalının ise 29.6.1983 tarihi olup, davacı ticaret unvanını aynen marka olarak tescil ettirmiş ( 19.6.1989 tarihinde ) ve ürünlerinde de bu tescilli markayı kullandığı, davacı ile aynı ticari unvanı kullanan davalının ise 6.11.1991 tarihinde tescil ettirdiği "Fronti Giyim" markası altında ürünlerini imal edip pazarladığı, dolayısıyla davacının tescilli markasına tecavüzde bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu bakımdan markaya tecavüzün men'i ve bu iddiaya dayalı ispatlanamayan maddi tazminat isteminin reddi kararı yerindedir.

Tarafların unvanlarındaki ortak unsur, ana karakteristik ve vurgu sözcüğü oluşturan "Selteks" ibaresinin davalının ticaret unvanından silinmesi ( terkini ) istemi ile ilgili davacı temyizine gelince: TTK.nun 52.maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun biçimde tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı, münhasıran sahibine ait olup, bu unvanın hukuka aykırı olarak başkasınca kullanılması halinde, unvan sahibi aynı Yasanın 54.maddesi uyarınca, bunun önlenmesini ve haksız kullanılan ticaret unvanının tescilli olması halinde değiştirilmesini veya silinmesini isteyebilir. Davacının tescilli unvanı ve aynı zamanla marka adı "Selteks Tekstil Giyim Sanayi ve Ticaret A.Ş; davalının tescilli ticaret unvanı ise "Selteks Tekstil Ürünleri ve Ticaret A.Ş." olup, ortak "Selteks" sözcüğünün, şirket unvanları arasında iltibas yarattığı açıktır. Bu durumda kullanmada öncelik hakkı sahibinin tayin ve tesbiti gerekmektedir. Davacı şirketin tescilli, davalı şirketinkinden daha önce ilan edilmiş bulunmakla, üçüncü kişiler ve piyasa nezdinde davacının daha önceye dayalı ve üstün hakkının bulunduğunu ve aynı unvanın marka olarak ta tescil edilmiş olmasının kazandırdığı marka olarak kullanım tekelinin korunması gerektiğinin kabulü icap eder. Bu bakımdan, bu yöne ilişen davanın kabulü ile davalının ticaret unvanında yer alan "Selteks" sözcüğünün silinmesine karar verilmesi gerekirken, bu talebin dahi reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin bir kısım temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, taraf vekilleri gelmediğinden duruşma vekillik ücreti tayinine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.11.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/342

K. 2002/3318

T. 9.4.2002

• TİCARET ÜNVANINI KULLANMAK HAKKI ( Daha Önce Tescil Ve İlan Edilen Ünvandan Ayırt Edici İlavelerin Konulma Zorunluluğu - Ünvana Ve Markaya Tecavüzün Meni )

• ÜNVANA VE MARKAYA TECAVÜZÜN MENİ ( Tescilli Unvanın Değiştirilmesi Veya Silinmesini Varsa Zararının Tazminini Ve Hükmün Gazetede Yayınlanmasını İsteyebileceği )

• İŞLETMELERİN FAALİYET SAHALARININ AYNI OLMASI ZORUNLULUĞU ( Ticaret Ünvanının Korunmasında Tescilli Ünvanın Varlığı Ve Önceliği Asıl Ve Yeterli Olup Ayrıca İşletmelerin Faaliyet Sahalarının Aynı Olması Zorunluluğunun Aranması )

6762/m.52, 47/2, 54

ÖZET : Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret ünvanını kullanmak hakkı, münhasıran sahibine aittir. Somut olayda tarafların aynı Ticaret Siciline kayıtlı oldukları kuşkusuzdur. Kaldı ki, Ticaret Kanununda, Türkiye'nin herhangi bir yerinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir ünvandan ayırdedilmesi için gerekli olduğu takdirde, lüzumlu ilavelerin yapılmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmış olup, burada ünvanın korunması yurt geneline yayılmıştır. Aynı yasada, ticaret ünvanı kanuna aykırı olarak başkası tarafından kullanılan kimsenin, bunun menini, tescilli unvanın değiştirilmesi veya silinmesini, varsa zararının tazminini ve hükmün gazetede yayınlanmasını isteyebileceğini öngörmektedir. Açıklanan hükümlerden anlaşılacağı üzere, ticaret ünvanının korunmasında, tescilli ünvanın varlığı ve önceliği asıl ve yeterli olup, ayrıca işletmelerin faaliyet sahalarının aynı olması zorunluluğu aranmamaktadır.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Sakarya Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 9.10.2001 tarih ve 2000/821-2001/757 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 9.4.2002 günde davacı avukatı İbrahim Ektial ile davalı avukatı Mahmut Arslan gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Ulus tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalı tarafın unvanında yer alan "Federal" ibaresinin, müvekkilinin tescilli unvanı ve markasına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, tecavüzün menini, "Federal" ibaresinin davalı unvanından terkinini, 1.000.000.000.-TL maddi ve 2.000.000.000.-TL manevi tazminatın faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, tarafların unvanlarında ayırt edici sözcüklerin bulunduğunu, "Federal" sözcüğünün tekel altına alınamayacağını ve iddiaların doğru olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere göre, tarafların farklı işlerle iştigal ettikleri ve haksız rekabetin söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2 )Dava, unvana ve markaya tecavüzün meni istemine ilişkindir. Mahkemece, tarafların iştigal konularının farklı olduğu gerekçesine dayanılarak davanın reddi yolunda hüküm kurulmuştur.

TTK'nun 52. maddesi uyarınca, usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanmak hakkı, münhasıran sahibine aittir. Tarafların aynı Ticaret Siciline kayıtlı oldukları kuşkusuzdur. Kaldı ki, TTK'nun 47/2. madde ve fıkrasında, Türkiye'nin herhangi bir yerinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırdedilmesi için gerekli olduğu takdirde, lüzumlu ilavelerin yapılmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmış olup, burada unvanın korunması yurt geneline yayılmıştır. Aynı yasanın 54. maddesi ise, ticaret unvanı kanuna aykırı olarak başkası tarafından kullanılan kimsenin, bunun menini, tescilli unvanın değiştirilmesi veya silinmesini, varsa zararının tazminini ve hükmün gazetede yayınlanmasını isteyebileceğini öngörmektedir. Açıklanan hükümlerden anlaşılacağı üzere, ticaret unvanının korunmasında, tescilli unvanın varlığı ve önceliği asıl ve yeterli olup, ayrıca işletmelerin faaliyet sahalarının aynı olması zorunluluğu aranmamaktadır.

Hal böyle olunca, Mahkemece, açıklanan hususlar ve davacı unvanının önceliği ile taraf unvanlarında yer alan "Federal" ibarelerinin unvanlardaki niteliği nazara alınarak, bu ibare yönünden davacı ticaret unvanına tecavüzün varlığının kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, 250.000.000 TL. duruşma vekillik ücretinin davalıdan alanırak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 9.4.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/3988

K. 2002/6575

T. 25.6.2002

• TİCARET ÜNVANININ DEVRİNE İLİŞKİN PROTOKOL ( Ticaret Ünvanının İşletmeden Ayrı Devredilememesi - Dışarıdan Şirkete Müdür Olarak Atanan Kişinin Anasözleşme Değişikliği Taahhüdünün Şirketi Bağlamaması )

• ANONİM ŞİRKET TİCARİ İŞLETME ÜNVAN DEĞİŞİKLİĞİ TAAHHÜDÜ ( İşletmeden Ayrı Olarak Ticaret Ünvanının Devredilememesi - Dışarıdan Şirkete Müdür Olarak Atanan Kişinin Anasözleşme Değişikliği Taahhüdüne Yetkili Olmaması )

• MÜDÜRÜN ŞİRKET ADINA YAPABİLECEĞİ İŞLEMLER ( Anonim Şirket Ticari İşletme Ünvan Değişikliği Taahhüdünde Bulunamayacağı - Ticaret Ünvanının Anasözleşme Değişikliğiyle Değiştirilebilmesi ve Müdürün Anasözleşme Değişikliğini Taahhüt Edememesi )

• DIŞARIDAN ANONİM ŞİRKETE MÜDÜR OLARAK ATANAN KİŞİNİN YETKİLERİ ( Ticaret Ünvanının Devrine İlişkin İmzaladığı Protokolün Geçersizliği/Ticaret Ünvanının Anasözleşme Değişikliğiyle Değiştirilebilmesi )

6762/m.51,342

ÖZET : TTK'nun 51. maddesi uyarınca, ticaret unvanı işletmeden ayrı olarak başkasına devredilemez. Protokolde sözü edilen ise, anonim şirket unvan değişikliği taahhüdüdür. Anonim şirkette ticari işletme unvan değişikliğinin ancak anasözleşme değişikliği ile gerçekleştirilebileceği açıktır. Protokollere davalı şirket adına imza attığı belirtilen M. Hakan , davalı şirket yönetim kurulunun 29.9.1998 tarihli kararı ile üç yıl süreyle dışardan genel müdür olarak atanmıştır. TTK'nun 342. maddesi uyarınca ise, dışardan atanan genel müdürler, şirket muamelelerinin icra safhasına taalluk eden kısmı ile görevlendirilirler ve anasözleşme değişikliği taahhüdü bu kapsam içinde yer almamaktadır. Öte yandan, söz konusu protokoller, şirket kaşe ve unvanı altında değil, salt M. Hakan'ın adı ve imzası açılarak düzenlenmiştir. Mahkemece açıklanan hususlar nazara alınarak, protokoldeki unvan değişikliği taahhüdünün geçerli olup olmadığının saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, salt protokol metnine bağlı kalınarak yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmemiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Samsun Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 12.02.2002 tarih ve 2000/600-2002/46 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak taraflar vekilleri tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 25.06.2002 günde davacı avukatı ile davalı avukatı gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketteki hisselerini devri karşılığı davalıların protokolle üstlendikleri edimleri yerine getirmediklerini ileri sürerek, "B..." ibaresinin davalı unvanından çıkarılarak kullanılmasının menini ve toplam 3.930.770.000._ TL sının faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, protokollerdeki imzaların şirketi bağlamadığını ve unvan değişikliği şartlarının oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere göre, protokollerin tarafları bağlayıcı olduğu ve bir kısım hükümlerinin yerine getirildiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, "B..." ibaresinin davalı unvanından çıkarılmasına, 842.770.000.-TL sının faiziyle davalılardan tahsiline, diğer istemlerin reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraflar vekilleri temyiz etmiştir.

1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-Dava, protokole dayalı olarak unvandan sözcük terkini ve alacak istemine ilişkindir.

Davacı, davalı şirket yetkilisi ile yaptığı protokol ile, bu şirketteki hisselerinin devri karşılığında, şirket unvanındaki kendi soyadının çıkarılması ve belirlenen para miktarının ödenmesinin kararlaştırıldığını ileri sürmüş, davalı şirket ise, unvan değişikliğinin ancak TTK'nda belirtilen kurallar dahilinde mümkün bulunduğunu savunmuştur.

TTK'nun 51. maddesi uyarınca, ticaret unvanı işletmeden ayrı olarak başkasına devredilemez. Protokolde sözü edilen ise, anonim şirket unvan değişikliği taahhüdüdür. Anonim şirkette ticari işletme unvan değişikliğinin ancak anasözleşme değişikliği ile gerçekleştirilebileceği açıktır. Protokollere davalı şirket adına imza attığı belirtilen M. Hakan , davalı şirket yönetim kurulunun 29.9.1998 tarihli kararı ile üç yıl süreyle dışardan genel müdür olarak atanmıştır. TTK'nun 342. maddesi uyarınca ise, dışardan atanan genel müdürler, şirket muamelelerinin icra safhasına taalluk eden kısmı ile görevlendirilirler ve anasözleşme değişikliği taahhüdü bu kapsam içinde yer almamaktadır. Öte yandan, söz konusu protokoller, şirket kaşe ve unvanı altında değil, salt M. Hakan'ın adı ve imzası açılarak düzenlenmiştir.

Mahkemece açıklanan hususlar nazara alınarak, protokoldeki unvan değişikliği taahhüdünün geçerli olup olmadığının saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, salt protokol metnine bağlı kalınarak yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davalılar yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar yararına BOZULMASINA,4.960.000.-lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalılara iadesine, 250.000.000-lira duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 25.06.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/14203

K. 2004/8842

T. 27.9.2004

• TİCARET UNVANINA VE MARKA HAKKINA TECAVÜZ ( Davalı Ünvanındaki İbarenin Ticaret Sicilinden Terkinini İstemeden Fiili Durumun Ortadan Kaldırılmasını İsteyemeyeceği )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Haksız Rekabet/Ticaret Ünvanına Tecavüz - Davalı Ünvanındaki İbarenin Ticaret Sicilinden Terkinini İstemeden Fiili Durumun Ortadan Kaldırılmasının İstenemeyeceği )

• TERKİN İSTEMİ ( Haksız Rekabet/Ticaret Ünvanına Tecavüz - Davalı Ünvanındaki İbarenin Ticaret Sicilinden Terkinini İstemeden Fiili Durumun Ortadan Kaldırılmasının İstenemeyeceği )

• HAKSIZ REKEBET ( Davalı Ünvanındaki İbarenin Ticaret Sicilinden Terkinini İstemeden Fiili Durumun Ortadan Kaldırılmasının İstenemeyeceği - Ticaret Ünvanına Tecavüz )

6762/m.52,58

KHK-556/m.42,61

ÖZET : TTK.nun 52. maddesi uyarınca hukuken varolan bir hakkın fiilen kullanılması engellenemez. Ticaret ünvanına tecavüzde bulunulduğunu iddia eden davacının, davalı ünvanındaki ibarenin ticaret sicilinden terkinini istemeden, fiili durumun ortadan kaldırılmasını isteyemeyeceği düşünülmeden, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulü doğru görülmemiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Konya Asliye 1.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 24.9.2003 tarih ve 199/841-2003/500 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dilek Çakıroğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, otomobillere otogaz sistemleri monte edilmesi işiyle iştigal eden müvekkilinin Genç Oto ibaresini 1996 yılından beri ticaret unvanı ve marka olarak kullandığını, aynı işle iştigal eden davalının aynı ticaret sicil bölgesinde müvekkilinin ticaret ünvanına, işletme adına ve marka hakkına tecavüz ettiğini ileri sürerek davalı eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespit ve men'ine, tabela, basılı evrak ve sair tanıtım araçları ile mamuller üzerindeki yazıların toplatılmasına. 4.000.000.000 TL maddi ve 1.000.000.000 TL manevi tazminatın reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, aynı zamanda oto tamirciliği de yapan müvekkilinin LPG dönüşüm işini 1999 yılı Ekim ayından beri yaptığını, dava tarihi itibariyle tecavüz ve haksız rekabetin söz konusu olamayacağını, monte ettiği otogaz sistemi markasını da levha ve araçlara takılan ürünler üzerinde belirttiğini, ayrıca yazı karakterlerinin de farklı olduğunu, davacının G harfini logo olarak kullandığını, bu nedenle iltibasın söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalının davacının ticaret unvanına ve tescilli marka hakkına tecavüz ettiği, ancak bu tecavüz nedeniyle davacının zarara uğradığını kanıtlayamadığı, haksız fiil sübuta erdiğinden, davacının bu eylem nedeniyle manevi zarara uğradığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalının davacının ticaret ünvanına vaki tecavüzünün önlenmesine, maddi tazminat isteminin reddine, 500.000.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1- Dava, haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin ticaret ünvanı ve marka olarak kullandığı Genç Oto ibaresinin davalı tarafından haksız olarak kullanıldığını ileri sürerek, haksız rekabetin önlenmesine ve tazminata karar verilmesini istemiştir. Davalı İsmail K, ticari işletmesini Genç Oto Tamirhanesi ünvanıyla 25.3.1997 tarihinde davacıdan önce ticaret siciline tescil ettirmiştir. 9.12.1997 tarihinde ticaret ünvanını tescil ettiren davacı, davalının ticaret ünvanının terkinini istememiş, sadece haksız rekabetin önlenmesini ve tanıtım vasıtaları ile ürünlerin toplanmasını istemiştir. TTK.nun 52. maddesi uyarınca hukuken varolan bir hakkın fiilen kullanılması engellenemez. Ticaret ünvanına tecavüzde bulunulduğunu iddia eden davacının, davalı ünvanındaki Genç Oto ibaresinin ticaret sicilinden terkinini istemeden, fiili durumun ortadan kaldırılmasını isteyemeyeceği düşünülmeden, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulü doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.

2. Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir

SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harçların istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 27.9.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/2301

K. 2003/8221

T. 23.9.2003

• HAKSIZ REKABETİN VE İLTİBASIN ÖNLENMESİ TALEBİ ( Tescil Edilen Ticaret Ünvanının Terkini Talep Edilmeden Tecavüzün Önlenmesinin İstenememesi )

• İLTİBASIN VE HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ TALEBİ ( Tescil Edilen Ticaret Ünvanının Terkini Talep Edilmeden Tecavüzün Önlenmesinin İstenemeyeceği )

• TİCARET ÜNVANININ TERKİNİ TALEP EDİLMEDEN TECAVÜZÜN ÖNLENMESİNİN İSTENEMEMESİ ( İltibasın ve Haksız Rekabetin Önlenmesi Davasında )

6762/m.52

ÖZET :Davacı vekili, davacının tescilli İŞERİ CAM ünvanının davalı tarafından haksız olarak kullanıldığını ileri sürerek, iltibasın ve haksız rekabetin önlenmesine karar verilmesini istemiştir. Davacı, davalının ticaret sicilinde tescilli ticaret ünvanının terkinini istememiş, sadece iltibasın ve haksız rekabetin önlenmesini istemiştir. TTK.nun 52 nci maddesi uyarınca hukuken var olan bir hakkın fiilen kullanılması engellenemez. Ticaret ünvanına tecavüzde bulunulduğunu iddia eden davacının, davalının ünvanındaki İŞERİ kelimesinin ticaret sicilinden terkinini istemeden, fiili durumun ortadan kaldırılmasını isteyemeyeceği düşünülmeden, yazılı gerekçe ile davanın kabulü doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Gölcük Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 26.11.2002 tarih ve 2000/864 - 2002/1185 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 23.09.2003 günde davacı avukatı Metin İ. gelip, davalı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatı dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 18.01.1975 tarihinden itibaren "İŞERİ CAM" adı altında cam işi yaptığını, davacının yerleşik ve kayıtlı isminden yararlanmak isteyen davalının "İŞERİ CAM" ismini kullanmak suretiyle haksız rekabette bulunduğunu ileri sürerek, iltibasın ve haksız rekabetin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin, babası Hasan İ. üzerine kayıtlı işyerini "Murat Cam" tanıtımı ile 1981 yılından beri kullandığını, davacının da 1988 yılından beri "İ... İnşaat Camı ve Nakliyecilik" olarak soyadını ticaret ünvanında kullandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece dosya kapsamına göre, aynı ilçede faaliyet gösteren taraflardan davacının "İşeri Cam" adı altında uzun yıllardır cam ticareti yaptığı ve aynı ismi ticaret siciline tescil ettirdiği, davalının da uzun yıllardır "Murat Cam" adı altında cam ticareti yaptığı ve bu isim ile tanındığı halde sonradan "İ... Sebil Pen Cam" ticareti adı altında ticaret ünvanını kaydettirdiği, işyerine ait araçta "İ... Cam Ticaret" kısmını büyük harflerle yazdırarak davacıya ait unvan ile iltibasa neden olacak şekilde kullanmak suretiyle haksız rekabette bulunduğu gerekçesiyle, davalının davacı tarafından kullanılan İşeri Cam Ticaret Ünvanını iltibasa neden olacak şekilde kullanmak suretiyle haksız rekabete yol açtığının kabulü ile davalının "İşeri Cam" ibaresini kullanmasının önlenmesine karar verilmiştir.

Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.

1-Davacı vekili, davacının tescilli İŞERİ CAM ünvanının davalı tarafından haksız olarak kullanıldığını ileri sürerek, iltibasın ve haksız rekabetin önlenmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Murat İ., ticari işletmesini İ... Sebilpen Cam Ticareti ünvanı ile 07.09.2000 tarihinde ticaret siciline tescil ettirmiştir. 13.01.1975 tarihinde İ... Cam Ticareti ünvanı ile ticaret siciline tescil edilen davacı, davalının ticaret sicilinde tescilli ticaret ünvanının terkinini istememiş, sadece iltibasın ve haksız rekabetin önlenmesini istemiştir. TTK.nun 52 nci maddesi uyarınca hukuken var olan bir hakkın fiilen kullanılması engellenemez. Ticaret ünvanına tecavüzde bulunulduğunu iddia eden davacının, davalının ünvanındaki İŞERİ kelimesinin ticaret sicilinden terkinini istemeden, fiili durumun ortadan kaldırılmasını isteyemeyeceği düşünülmeden, yazılı gerekçe ile davanın kabulü doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.

2-Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 23.09.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/2825

K. 2003/9393

T. 16.10.2003

• TİCARET ÜNVANININ SİLİNMESİ TALEBİ ( İltibas Nedeniyle - Tescilin Terkin Tarihine Kadar Geçerli Olması ve Manevi Tazminata Hükmedilememesi )

• MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN REDDİ GEREĞİ ( Ticaret Ünvanının İltibas Oluşturduğu Gerekçesiyle Terkini Davasında - Tescilli Ünvanın Terkin Edilinceye Kadar Geçerli Olması )

• İLTİBAS İDDİASIYLA TİCARET ÜNVANININ TERKİNİ TALEBİ ( Terkin Edilinceye Kadar Tescilli Ünvanın Kullanılmasının Haksızlık Oluşturmayacağı - Manevi Tazminat Talebinin Reddi Gereği )

6762/m.52,54/1

ÖZET :Dava, ticaret ünvanının ticaret sicilinden silinmesi, haksız rekabetin tespit ve men'i ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalı ticaret ünvanı, davacının ticaret ünvanından çok sonra, aynı ticaret sicilinde 16.06.1993 tarihinde tescil edilmiş bulunmaktadır. Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret ünvanını kullanma hakkı, münhasıran sahibine aittir. Davalı, sicilin yarattığı itimada dayanarak ticaret unvanını kullanmış bulunmasına göre, bu ünvanın terkin edilmesi anına kadar davalıya haksız kullanmaya dayalı tazminat talepleri ileri sürülemeyecektir. O halde, mahkemece davacının manevi tazminat istemlerinin tamamının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Antalya Asliye 4. Hukuk Mahkemesi'nce bozmaya uyularak verilen 13.11.2002 tarih ve 2002/437 - 2002/1047 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkiliyle aynı alanda faaliyet gösteren davalı şirketin ticaret ünvanıyla iltibas yarattığını, ünvana tecavüzde bulunduğunu, yasa dışı işlere karıştığını iddia ederek, haksız rekabetin tespit ve men'ine, haksız kullanılan ticaret ünvanının sicilden silinmesine, hükmün ilanına, haksız rekabetin tüm sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, 3.000.000.000.-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, istemin zamanaşımına uğradığını, aile soyadlarının kullanıldığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine yönelik tesis edilen hüküm, Dairemiz'ce tarafların ünvanlarındaki "Saraçoğlu-Saraçoğulları" ibaresinin vurgulayıcı çekirdek sözcük olduğu, iştigal konularının aynı bulunduğu, TTK.nun 52 nci maddesi uyarınca öncelikle tescilli ünvanın korunacağı gerekçesiyle haksız rekabetin oluştuğunun tespit ve men'ine, "Saraçoğulları" kelimesinin ticaret ünvanından terkinine ve diğer istemler hakkında değerlendirme yapılması gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, tüm dosya kapsamına göre, davalı "Saraçoğulları Petrol Pazarlama Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi'nin ticaret ünvanında yer alan "Saraçoğulları" ibaresinin TTK.nun 54/1 nci maddesi uyarınca haksız rekabet oluşturduğunun tespiti ile men'ine, "Saraçoğulları" kelimesinin davalının ünvanından terkinine, hüküm özetinin ilanına, 1.000.000.000.-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-Dava, ticaret ünvanının ticaret sicilinden silinmesi, haksız rekabetin tespit ve men'i ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davalı ticaret ünvanı, davacının ticaret ünvanından çok sonra, aynı ticaret sicilinde 16.06.1993 tarihinde tescil edilmiş bulunmaktadır. Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret ünvanını kullanma hakkı, münhasıran sahibine aittir. Davalı, sicilin yarattığı itimada dayanarak ticaret unvanını kullanmış bulunmasına göre, bu ünvanın terkin edilmesi anına kadar davalıya haksız kullanmaya dayalı tazminat talepleri ileri sürülemeyecektir. O halde, mahkemece davacının manevi tazminat istemlerinin tamamının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/4791

K. 2002/5497

T. 18.3.2002

• ŞİRKET TÜRÜNDE DEĞİŞİKLİK ( Takipte A.Ş. Olarak Gösterilen Borçlunun İtirazın Kaldırılması Dilekçesinde Ltd. Şti. Olarak Gösterilmesi )

• TÜR VE ÜNVANDAKİ DEĞİŞİKLİK ( Borçlunun Takipte A.Ş. İtirazın Kaldırılmasında ise Ltd. Şti. Olarak Gösterilmesi )

• USULSÜZ TEBLİGAT ( Adres Bildirmeden Eski Adresini Terkeden Kişiye Tebligatta Divanhaneye Talik Yapılmamış Olması )

• ADRES BİLDİRMEDEN ESKİ ADRESİNİ TERKEDEN KİŞİYE TEBLİGAT ( Divanhaneye Talik Yapılmamış Olması - Usulsüz Tebligat )

6762/m.45

7201/m.35

ÖZET : Tebligat Kanunu m. 35'e göre yapılan tebligat divanhanede talik yapılmadığından usule uygun değildir. Borçlu şirket önce anonim şirket olarak gösterilmişken daha sonra limited şirket olarak gösterilmiş, duruşma davetiyesi tebligatı da bu şekilde yapılmıştır. Tür ve ünvandaki bu değişikliğin yöntemince araştırılarak şirkette dönüşme olup olmadığı bu iki şirketin aynı şirket olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar vermek gerekir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki Borçlular vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :

KARAR : Gıyapta verilen mercii kararı T.K. 35'e göre tebliğ edilmiş ancak divanhanede talik yapılmadığından tebligat usule uygun değildir. Bu durumda ıttıla tarihine göre yapılan temyiz süresinde olmakla merciin temyiz talebinin süre yönünden reddine ilişkin 30.1.2002 tarihli kararının ortadan kaldırılmasına karar verildi, gerekli temyiz incelemesi yapıldı.

Takipte borçlu: A... Tekstil ve Yatırım Anonim Şirketi gösterilmiş, itirazın kaldırılması dilekçesinde ise borçlu A... Tekstil İnşaat Sanayi Ticaret Ltd Şti. gösterilmiş, duruşma davetiyesi tebligatı da bu şekilde yapılmıştır. Tür ve ünvandaki bu değişikliğin yöntemince araştırılarak şirkete dönüşme olup olmadığı bu iki şirketin aynı şirket olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ),bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelemesine şimdilik yer olmadığına, 18.3.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2000/11-827

K. 2000/808

T. 26.4.2000

• HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ ( Ticaret Ünvanına Tecavüz Nedeniyle )

• TİCARET ÜNVANINA TECAVÜZ NEDENİYLE HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ ( Ticaret Ünvanının Tescil Ettirildiği Şekilde Kullanılmasının Gerekmesi )

• TACİRİN SEÇTİĞİ TİCARET ÜNVANI ( Tacirin Merkezinin Bulunduğu Yer Siciline Tescil ve İlanın Gerekmesi )

6762/m.41,42,43,48,54

ÖZET : Dava, ticaret ünvanına tecavüz nedeniyle bu ünvanda geçen sözcüklerin davalının sicil kaydından ve kullandığı diğer yerlerden silinmesi ve haksız rekabetin önlenmesi talebine ilişkindir. Her tacir, seçtiği unvanı merkezinin bulunduğu yer siciline tescil ve ilan ettirmek zorundadır. Ticaret ünvanı seçilirken üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratmamak zorunluluğu vardır. Ayrıca ticaret ünvanı tescil ettirildiği şekilde kullanılmalıdır. Somut olayda davacı, unvanında bulunmayan ekler kullanmıştır. Davalı ise, ünvanını seçerken farklılıklar yaratacak ibarelere yer vermiştir. Bu durum karşısında ünvanında yer almayan ibareleri kullanan davacı, davalının ünvanının terkinini talep edemez.

DAVA : Taraflar arasındaki "haksız rekabetin önlenmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Zonguldak Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 16.4.1998 gün ve 1997/41, 1998/117 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.1.1999 gün ve 1998/8277-1999/233 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı vekili, müvekkilinin "CİBO TİCARET"' unvanı altında halı ve mobilya ticareti ile iştigal ettiğini, davalının da aynı unvanla, aynı yerde ve aynı faaliyette dükkan açtığını ve böylece iltibas yaratarak haksız rekabette bulunduğunu ileri sürerek haksız rekabetin önlenmesine, davalının unvanının silinmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin soyadının CİBO olduğunu ve "Cibo Halı ve Mobilya Sarayı" unvanını kullanmakta haklı olduğunu, davacının sicilde kayıtlı unvanının "Cibo Ticaret" olduğundan unvanlarının farklı olduğunu o mahalde müvekkilinin daha önce dükkan açtığını, haksız rekabet bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve tanık anlatımlarına göre, davacının 29.12.1993 tarihinde ticaret odasına kayıtlı olduğu ve "Cibo Ticaret Halı ve Mobilya Sarayı - Hasan Resul Cibo" unvanı ile ticaretle iştigal ettiğini, davacının tabelasında ayırıcı unsurların yer almadığı, davalının 30.7.1996 tarihli işyeri açma ruhsatı ( Cibo Halı ve Mobilya Sanayi Unvanı ile ) aldığı, ancak tabelasında "Cibo Halı ve Mobilya Sarayı - Hamit Cibo" unvanının yazılı olduğu, davalının davacıdan önce işyerini açtığı iddiasının kanıtlanamadığı, davacının müşterilerinin yanlışlıkla davalının işyerine gittiğinin tanık anlatımları ile sabit olduğu, tarafların iltibasa yol açacak ibareleri kullanamayacakları, davalının eyleminin haksız rekabeti oluşturduğu gerekçesiyle davalının ismi dışında ticaret unvanındaki ibarelerinin silinmesine karar vermiştir.

Karan davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, ticaret unvanına tecavüz nedeniyle bu unvandan geçen sözcüklerin davalının sicil kaydından ve kullandığı diğer yerlerden silinmesi ve haksız rekabetin önlenmesi istemiyle açılmıştır.

Davacının tescilli ticaret unvanı "Cibo Ticaret - Hasan Cibo" şeklindedir. Davalı adına ticaret sicilinde tescil edilmiş bir ticaret unvanı yoktur. Davalının gerek işyeri açma ve çalışma ruhsatında ve gerekse dükkan tabelasında kullandığı "Cibo Halı ve Mobilya Sarayı ( sanayi )" ibareleri TTK.'nun 41 ve devamı maddelerinde sözü edilen ticaret unvanı olmayıp; TTK.'nun 54. Maddesinde düzenlenen ve işletme sahibini hedef tutmaksızın doğrudan doğruya işletmeyi tanıtmak ve benzer işletmelerden ayırt etmek için kullanılan işletme adı niteliğindedir. Davacı da davalının mağazasına yakın olan işyerinde benzer işletme adını kullanmaktadır.

Davacı ve davalı gerçek kişi tacirler adları farklı soyadları ise "Cibo"dur. Herkes kayıtlı ismi üzerinde hak sahibi olup, kişinin adı kanun ile koruma altına alınmıştır. ( MK. md. 25 ). Böylece tarafların soyadı olan "Cibo" sözcüğünü gerek ticaret unvanlarında ve gerekse işletme adında kullanmaları yasanın kendilerine tanıdığı bir haktır. Kaldı ki gerçek kişi olan tacirlerin ticaret unvanlarında ad ve soyadının kullanılması da zorunludur ( TTK. Md. 43/1 ). Davalı Kozlu Esnaf ve Sanayi Odası, işyeri açma çalıştırma ruhsatı kayıtlarında ve işletme adında adını ve soyadını birlikte kullandığına ve tarafların farklı olan adları iltibası önleyici ve ayırt edici bir unsur olduğuna göre, davalının ticari işletmesinde ve kayıtlarında soyadı olan "Cibo" sözcüğünü kullanması davacının ticaret unvanına tecavüz niteliğinde olmayıp, haksız rekabetten de söz edilemez.

Öte yandan davacı Zonguldak Merkezi'ndeki işyerinden ayrı olarak ve bu davada konu edilen Kozlu Beldesindeki Mağazasını davalıdan sonra ve davalının işyerinin yakınında açtığı tanık beyanları ile sabit olup, davacı bu hususun aksine bir kanıt getiremediğine ve davacının bu mağazada kullandığı işletme adının TTK. md. 54 gereğince tescilli olmayıp, bu madde kapsamında koruma altında olmadığına göre, davalının tabelasında kullandığı işletme adının iltibasa ve dolayısıyla haksız rekabete yol açtığı iddiasında bulunması MK.'nun 2. Maddesinde sözü edilen iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz.

Açıklanan bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulü doğru olmamış ve kararın bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, ticaret unvanına tecavüz nedeniyle haksız rekabete ilişkin olup, davacının 29.12.1993 tarihinde Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odasına "Cibo Ticaret - Hasan Cibo" unvanını tescil ettirdiği, davalının ise 15.7.1996 tarihinde Kozlu Esnaf ve Sanatkarlar Odasına "Cibo Halı ve Mobilya Hamit Cibo" unvanını tescil ettirdiği, her iki unvanın da tescilli bulunduğu tartışmasız bulunmaktadır.

Davalının Kozlu'da açtığı dükkanına "Cibo Halı Mobilya Sanayi Hamit Cibo" ibaresini yazdırdığı, davacının aynı ilçede daha sonra açtığı dükkanına "Cibo Ticaret - Cibo Halı Mobilya Sanayi - Hasan-Resul Cibo" levhasını koyduğu dosya kapsamindan anlaşılmaktadır.

TTK. 42/1 maddesi uyarınca her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını, işletme merkezinin bulunduğu yer siciline tescil ve ilan ettirmeye mecburdur. Diğer taraftan TTK. 43/1 uyarınca gerçek kişi tacirlerde ticaret unvanının çekirdek kısmı, kişinin kısaltılmadan yazılacak ad ve soyadından oluşur. TTK. 48/1 maddeye göre de tacir, isterse ticaret unvanına, işletmenin niteliğini gösteren ancak üçüncü kişilerde yanlış bir izlenim yaratmamak ve kamu düzenine aykırı olmamak şartıyla ekler koyabilir.

Somut olayda davacının adının Hasan Cibo, davalının adının Hamit Cibo bulunduğu ve her iki tarafın ad ve soyadını kısaltmadan unvanlarında kullanmak zorunda bulundukları bir gerçektir. Tarafların tescil ve ilan ettirdikleri ticaret unvanlarında "Cibo" sözcüğü müşterek olmakla birlikte, davalının ayrıca unvanında "Halı ve Mobilya" sözcüklerini kullanmak suretiyle TTK. 48. maddesinde öngörülen farklılığı oluşturduğu anlaşıldığından unvanlar arasında iltibastan söz etmeye olanak yoktur.

Aynca tacir, ticaret unvanını tescil ettirdiği gibi kullanmak, başkalarının tescilli unvanı ile iltibas yaratmamak zorundadır. Nitekim davacı tanzim ettiği fatura ve irsaliyelerde unvanını doğru olarak "Cibo Ticaret - Resul ve Hasan Cibo" olarak kullandığı halde, Kozlu ilçesinde açtığı dükkanının kapısına unvanında olmayan "Cibo Halı Mobilya Sanayi" ibarelerini unvanına ek olarak tescilsiz şekilde kullandığı, böylece davacının TTK.'nun ilgili hükümlerine uygun davranmadığı anlaşıldığından davalı unvanının terkinini talep edemeyeceği açıktır.

Mahkemece, hukuki değerlendirmede hataya düşülerek yazılı şekilde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Bu itibarla; Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 26.4.2000 gününde, oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2000/11-919

K. 2000/928

T. 31.5.2000

• HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ ( Davanın Davacının Ticaret Ünvanına Vaki Tecavüzün Men'i ve Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması İstemine İlişkin Olması )

• MADDİ MANEVİ TAZMİNAT ( Davanın Davacının Ticaret Ünvanına Vaki Tecavüzün Men'i ve Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması İstemine İlişkin Olması )

• TİCARET ÜNVANINA VAKİ TECAVÜZÜN MEN'İ ( Davacının Aynı Kelimeyi Kullanmasına Müsaade Edilmiş Olması )

6762/m.43,51,54

ÖZET : Dava, davacı ticaret unvanına vaki tecavüzün men'i ve sonuçlarının ortadan kaldırılması istemine ilişkin bulunmaktadır. Dava konusu olayda hakiki şahıs tacir olarak "Mercan" kelimesini TTK.nun 43. maddesi uyarınca ticaret unvanında kullanan şahsın aynı kelimeyi davacı şirketin ticaret unvanında kullanmasına muvafakat ettiğinin ve davacının bu nedenle, ortağının önceki kullanımının kendisine tanıdığı haklardan yararlanacağının kabulü ile taraf delillerinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "haksız rekabetin önlenmesi maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26/01/1998 gün ve 1996/883, 1998/13 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/01/1999 gün ve 1998/8313, 1999/7 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı vekili, müvekkili şirketin turizm alanında faaliyet gösterip haklı bir. şöhrete ulaştığını, davalı şirketin müvekkili şirketle hemen hemen aynı, ticaret unvanını ve logosunu kullanmak suretiyle tanıtma kartları bastırarak dağıttığını bu durumun haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek haksız rekabetin menine, davalı şirket ticaret unvanının yasaya uygun biçimde düzeltilmesini ve maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

Davalılar vekili davaya cevabında, davalılardan Hasan'ın sadece müvekkili davalı şirket müdürü olduğunu bu nedenle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkili şirketin davacı şirketten daha önce ticaret siciline tescil ve ilan edildiğini, bu nedenle açılan davanın haksız olup, reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki kanıtlara nazaran, davacı şirket ortaklarından Cüneyt Mengünün 1985 tarihinde işletme belgesi alan Mercan ( Turizm Seyahat acentesinin sahibi olduğu,bu şahsın sonradan davacı şirket kurucusu olduğu, ancak kendi işletmesini de bu şirkete devrettiğine dair herhangi bir belgenin dosyaya sunulmadığı, ticaret unvanının ise işletmeden ayrı olarak başkasına devredilemeyeceği, bu durumda davalının "Mercan" kelimesini ticaret unvanına davacı şirketten daha önce almış olmakla davacı şirketin dava açma hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava TTK.nun 54. maddesi uyarınca, davacı ticaret unvanına vaki tecavüzün men'i ve sonuçlarının ortadan kaldırılması istemine ilişkin bulunmaktadır.

Mahkemece, davalı şirketin ticaret siciline davacı şirketten daha önceki bir tarihte tescil edildiği ve esasen "Mercan Turizm Seyahat" ticari işletmesinin davacı şirketçe devralındığına dair dosyaya delil ibraz olunamadığı ve TTK.nun 51/2. maddesi uyarınca unvanın işletmeden ayrı olarak başkasına devredilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, dava dışı "Mercan Turizm Seyahat Acentası-Cüneyt Mengü" ticari işletmesinin 1446 sayılı seyahat acentası işletme belgesiyle 30/12/1985 tarihinden itibaren ( A ) grubu acenta olarak faaliyet gösterdiği 24/10/1997 günlü TÜRSAB. Yazısıyla anlaşılmaktadır. Anılan işletmenin davacı şirketin kurucusu ve büyük ortağı Cüneyt Mengü'ye ait olduğu hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi, mahkeme gerekçesinde dahi bu olgu işlenmiştir. Bu durumda hakiki şahıs tacir olarak "Mercan" kelimesini TTK.nun 43. maddesi uyarınca ticaret unvanında kullanan Cüneyt Mengü'nün aynı kelimeyi davacı şirketin ticaret unvanında kullanmasına muvafakat ettiğinin ve davacının bu nedenle, ortağının önceki kullanımının kendisine tanıdığı haklardan yararlanacağının kabulü ile taraf delillerinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 31/05/2000 gününde, oybirliği ile karar verildi.

No comments: